Uzun bir süreden sonra ilk kez cumartesi gününü evde geçirme fırsatı buldum. Dışarıda yağan yağmurla beraber günün ilk filmini seyretmeye koyuldum. Tercihimi Mart 2009'da vizyona giren, bu tarihe kadar katıldığı yerli - yabancı pek çok festivalden ödülle dönen ve son olarak da 42. Siyad Ödülleri'nde " En iyi Film " başta olmak üzere 4 ödül birden alan, Reha Erdem'in son filmi " Hayat Var" dan yana kullandım.
Fiilmin başrollerinde Elit İŞCAN, Erdal BEŞİKÇİOĞLU ve Levend YILMAZ yer alıyor. Özellikle Hayat karakterine can veren Elit İşcan'ın oyunculuk performansının muhteşem olduğunu belirtmeliyim. Açıkçası filmdeki en iyi performansı o göstermiş. Film, Dünya'daki acımasızlıklara, adaletsizliklere ve yalnızlığına rağmen yaşamaktan ve umut etmekten vazgeçmeyen 14 yaşındaki Hayat'ın hikayesini anlatıyor bizlere. Ayrılmış anne babası arasında gidip gelen, genelde balıkçılık yapan babası ve yatalak dedesiyle birlikte yaşayan, okulda kabul görmeyen, her yerde ve her şekilde istismara maruz kalan Hayat'ın hikayesini içim fazlasıyla burkularak, bazen iğrenerek bazen de ufak bir tebessümle izledim. Çikolata satın almanın bazen ne kadar ağır bir bedelinin olduğunu, mutluluğun suratımızı boyayan bir rujla elde edilebildiğini, toplumumuzda Hayat gibi kızların var olduğunu ve yine de, her şeye rağmen bir umudun ve bir hayatın var olabileceğini çok güzel bir biçimde göstermeyi başarmış Reha Erdem. Unutmadan, film boyunca çalan şarkılardan özellikle Orhan Gencebay'ın " Seveceksin " ve " Aklım Takıldı " isimli şarkıları çok dikkat çekici ve etkileyici olmuş. Filmin DVD'sini her yerde bulabilirsiniz. Mutlaka bir tane edinmelisiniz.
Ve cumartesi gününün ikinci filmi; Precious - Acı Bir Hayat Hikayesi. 9. Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali olan !f İstanbul kapsamında seyretme fırsatı buldum Precious'u. Sapphire’in “ Push ” isimli romanından sinemaya uyarlanan filmin yapımcılığını dünyaca ünlü show sanatçısı Oprah Winfrey yapmış. 2009 yılında gösterime giren filmin konusu fazlasıyla gerçek ve dramatik. Film, 2009 yılında çeşitli festivallerden ödüller almış. 2010 yılı Oscar'larında " En iyi Film " dahil pek çok kategoride aday gösterildi.
Precious, 1987 yılında, Harlem' de yaşayan Claireece ‘ Precious ’ Jones isimli 16 yaşındaki obez kızın dramatik hayatını anlatıyor bize. Babası tarafından tecavüze uğrayan, annesi tarafından hem sözel hem de fiziksel olarak şiddete maruz kalan, okuma yazma bilmeyen, babasından 2. çocuğununa hamile kalınca okulundan atılan, sefalet içerisinde yaşayan ama bir şekilde hayata ve çocuklarına tutunma çabası gösteren Precious' un hikayesi aslında bize hiç de yabancı değil. Hepimizin bildiği veya duyduğu ama nedense hiç bir şekilde konuşmaya yanaşmadığı bir hayatı gösteriyor film bize. Başrol oyuncusu Gabourey Sidibe’ın performansı ise tek kelimeyle muhteşem. 2010 yılı Oscar'ın da " En iyi Kadın Oyuncu " kategorisinde aday olması bunun kanıtı olsa gerek. Ülkemizde ne zaman vizyona girer ya da girse bile kaç kişi izler bilmiyorum ama kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. 16 yaşındaki bir kızın hayal dünyasının onu nasıl ayakta tutabildiğini görmek bile yeterli bir sebep filmi izlemeniz için.
Konularını bilmeden izlediğim her iki filmde de daha çocuk denebilecek yaştaki genç kızların farklı ama acımasız ve dramatik hikayelerini gördüm. Benzer yapıdaki bu iki filmi üstüste izlemek ruhsal olarak beni boğmuş olsa da herkesin izlemesini tavsiye ediyorum. Hem Hayat hem de Precious aslında hayatımızda, toplumumuzda aramızda yaşamaya ve ayakta durmaya çalışan genç kızlara birer örnek. Bu hikayeleri görmezden gelemeyiz. Ve unutmamalıyız ki " Herkesin iyi yaptığı bir şey vardır. "
Yaşanan bu hikayeleri sizlerin de görmesi dileğiyle...
2 yorum:
blogun guzel olmus www.xat.com/genchayatlar sıteme senı beklerım bır yanlıslık eserı geldım ama ıyı oldu buyur sende gel turkıyem ben
"hayat onlara da olsun" demişti film festival söyleşisinde yönetmen reha erdem..
(ne geriden gelme cümle oldu be:) )
Yorum Gönder