Kahire ... Gitmeden önce yaptığımız tüm araştırmalarda hep aynı şeyleri okuduk ya da duyduk onunla ilgili. Özellikle Sharm El Sheikh'ten sonra orada nasıl zaman geçireceğimizi düşünmüştük. Oysa dolu dolu geçirdiğimiz iki günün sonunda sevdik Kahire'yi. Hatta bir - iki gün daha kalabilmeyi istedik orada.
Kahire, oldukça büyük ve kalabalık bir şehir. Kahire'nin soldan sağa uzunluğu 240 km ve şehrin nüfusu yaklaşık 22 milyon. Şehir 5 ayrı bölgeden oluşuyor. Gize ve Heliopolis bölgeleri kent merkezinin dışında yer alıyor. İslami Kahire denilen bölge, şehrin en dikkat çekici bölgesi. Cezire ve Roda Adası ise Nil Nehri'nin şehre kazandırdığı güzelliklerden bir tanesi. Ve Eski Kahire (Koptik Kahire ) denilen bölge ise camilerin - sinagogların ve kiliselerin bir arada bulunduğu yer olarak ilginizi çekebilir.
Sharm El Sheikh - Kahire arası yaklaşık 500 km. Kahire'ye gelebilmek için Süveyş Kanalı'ndaki tünelden geçmek gerekiyor. Tünelin uzunluğu ise 3 km. Tünele girmeden önce çölün ortasında giden gemileri görmek fazlasıyla şaşırtıcı. Onlar üste yol alırken siz aşağıda tünelde yol alıyorsunuz. Mısır'da hala bir şehirden diğerine geçerken polis kontrolü var. Geçiş yapabilmek için gerekli evraklara almanız gereken imza sayısı ise 30'un üzerinde. Tur ile gittiğimiz için bu kontrollerden oldukça rahat geçtik. Yol boyunca 2 ayrı yerde mola verdik ve her ikisi de gerçekten kötü ama enteresandı. Düğün salonu görünümlü restaurant ve Süveyş Kanalı'nın tarihini anlatan yazı ve fotoğraflar ilgi çekiciydi. Turdaki insanların büyük bir iştahla kebapları yemeleri ise bizim için hayret verici oldu.
Kahire'ye akşam saatlerinde geldiğimiz için meşhur trafiğinden nasibimizi aldık malesef. İstanbul'daki de trafik mi diyebiliyorum artık. Kahire'deki ilk durağımız Enver Sedat'ın Anıt Mezarı oldu. Bu anıt mezar resmi ziyaretlerde ilk gidilen yermiş, bir nevi ülkemizdeki Anıtkabir gibi oluyor. Otelimiz Gize Bölgesi'nde olduğu için Piramitlere çok yakındı. Akşam yemeğimizi Mısır'ın meşhur restaurantlarından Felfela'da yedik. Tercihimiz bildik bir yemek olan Hamburger'den yana oldu ama karşımıza gelen şey bildiğimizden biraz farklıydı: Oldukça kalın ve lezzetli bir hamburger köftesi. Restaurant'ın çıkışında piramitlerin bir kısmını görme şansına sahip olabiliyorsunuz.
Otelimiz 4 yıldızlı Piramit Wiev Otel idi. Oldukça yeni bir otel olması ( ? ), odalarının kullanışlı, rahat olması, uydu tv sisteminde arap kanalları ve uluslararası haber kanallarının yanısıra tek Türkçe kanal TRT1 olması dışında kötü bir oteldi. Bu otelde kahvaltı bile edemedik. Yemek için istediğimiz peynirlerin tabak yerine çalışanın kollarına dizili olarak gelmesi ve bu peynirleri elleriyle tabaklara servis yapması yememek için en net sebep oldu bizim adımıza. Kahire'de de tur şirketinin düzenlediği hiçbir ekstra tura katılmayacağımız için saat 08.00' de taksiyle kendi turumuza başladık. İlk görülmesi gereken yer Mısır Piramitleri tabiki. 10 Mısır Pound'una gidebileceğimiz piramitlere taksi şöförünün polise vereceği 5 Mısır Pound'u rüşveti ekleyince 15 Mısır Pound'una gittik. Böylece rehberimizin söylediği ve bizim de gitmeden önce öğrendiğimiz bilgi yani burada işlerin rüşvet ve bahşişle döndüğü gerçeği ile karşılaşmış olduk.
Piramitler... Dünya'nın Yedi Harikası'ndan ayakta kalan tek yapılar: Büyük Piramit, Kefren Piramidi, Mikerinos ( Menkaure ) Piramidi, hemen onun yanındaki üç küçük Kraliçe Piramitleri ve Gize Platosu'nun bekçisi olan aslan biçimli Sfenks. İnsanoğlunun elleriyle yaptığı bu yapıları görmek ve onlara dokunmak oldukça heyecan vericiydi. Belki estetik anlamda bir şey yok ortada ama sonuç gerçekten de kusursuz olmuş bence. Piramitler geniş bir alanda yer alıyor. Yürüyerek hepsini yakından görme şansınız olabiliyor. Hatta her üçünü de bir arada görmek için yüksekte bir platoya kadar da yürüyebiliyorsunuz. Ama tabiki yürüdüğünüz yerler çöl. Yürümem derseniz deve ya da eşeklere binebilirsiniz. Zaten siz istemeseniz de her yerde onları görmeniz mümkün. Mısır'a gitmeden önce bize söylenen şeylerden biri de piramitlerde karşılacağımız can sıkıcı şeylerdi. Sürekli bir şeyler satmak ve fotoğraf çektirmek isteyen ya da deveye binmemiz için bizi bunaltan insanlarla karşılacağımızı düşünürken gördüklerimiz bizi fazlasıyla mutlu etti. Evet, böyle kişiler her yerde vardı ama inanın ülkemizde böyle kişilerle çok sık karşılaşmışızdır. Açıkçası fazla rahatsız edilmedik.
Piramitlerin içerisine girip firavun odasını ve büyük dehlizi görebilirsiniz. İçerisinin epey küçük olması, girdikten sonra geri dönme şansımızın olmaması ve piramitlerin içerisinden çıkarılanların Kahire Müzesi'nde sergileniyor olması nedeniyle biz girmemeyi tercih ettik. Piramitlerle birlikte çektirdiğimiz komik ve ilginç fotoğraflar bize dinlenme fırsatı yarattı. Uzun bir yürüşten sonra Kefren Piramidi'nin hemen aşağısında bulunan Sfenks'e ulaşabilirsiniz. Bu yürüyüş sırasında Büyük Piramit'in güneyinde bulunan Güneş Teknesi Müzesi'ni göreceksiniz. Sfenks'in hemen önünde Sfenks Tapınağı'nın kalıntıları bulunuyor. Piramitlere girişin bedeli yetişkinler için 60 Mısır Pound'u, öğrenciler için ise 30 Mısır Pound'u. Sahip olduğunuz öğrenci kimliğini göstermeniz yeterli. Piramitlerde akşamları da ses ve ışık gösterileri oluyor. Çok fazla kayda değer bir şey yok aslında ama yine de insan merak ediyor. Yine yaptığımız araştırmalar neticesinde piramitlerin tam karşısında Pizza Hut olduğunu öğrendik. Hem pizzaları lezzetli, hem personeli güler yüzlü hem de terası var. Buradan rahatlıkla hem pizzanızı yeyip hem de gösteriyi seyredebilirsiniz. Ama tabiki bu seyrin ufak da olsa bir bedeli var: orada çalışanlara vereceğiniz bahşişler.
Piramitleri fotoğraflarda hep çölün ortasında görmüştüm. Etrafında hiçbir şey yoktu. Oysa gözlerimle gördüğüm piramitler şehrin hemen yanıbaşında ve biz karşısında pizza yiyebiliyoruz. Eğer bu dış etkenleri gözardı edebilir ve görmezden gelebilirseniz, piramitler sizi etkisi altına alabilir diye düşünüyorum. Ama yine de çok büyük beklentilere sahip olmayın.
Günümüzün yarısını piramitlere ayırdıktan sonra kalan yarısı için Kahire kent merkezindeki Kahire Müzesi'ne doğru yola koyulduk. Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuk için ödediğimiz tutar pazarlıkla 25 Mısır Pound'u yani 7,-TL. Bizi müzeye götüren taksici Abd El Aziz Hamed nam-ı diğer Zizo ile ertesi gün için anlaştık. Zaten yol boyunca bize kısa bir panoramik şehir turu da attırdı Zizo. Gayet yeterli ingilizcesi ve sempatikliği ile gönlümüzü kazandı açıkçası.
Kahire Müzesi... Aslında orada değil yarım gün epey uzun bir zaman geçirebilirsiniz. Ama bizim gibi zamanınız kısıtlı ise biraz daha sıkıştırılmış bir tur yapmak zorundasınız. İki kez yer değiştiren müze 1902 yılında kendisi için yapılan bu binaya geçmiş. Dışarıdan oldukça dikkat çekici görünen binanın içi biraz karanlık ve havasız. Müzeye giriş yetşkinler için 60 Mısır Pound'u, öğrenciler için de 30 Mısır Pound'u. İçeriye kamera ve fotoğraf makinesi sokulması yasak. Girişte özel bir yere bırakabiliyorsunuz. Merak etmenize gerek yok, biz bıraktıklarımızı aynen geri aldık çıkışta. Müze 2 katlı ve oldukça büyük. İçerisinde 120.000'den fazla parça sergileniyor. Bodrumda ise 150.000 civarında eserin tutulduğu söyleniyor. Müzenin giriş katında sergilenenler belli bir kronolojik sırayı izliyor. Burada Eski, Orta, Yeni Krallık dönemi ile son döneme ait parçalar sergileniyor. Orta bölümde ise büyük anıtsal heykelleri görebilirsiniz. Üst kattaki parçalar ise konularına göre düzenlenmiş.
Burada özellikle görmeniz gereken yerler arasında Tutankhamon'un Galerileri, Firavun Mumya Salonu, Ka-Aper Heykeli ve Amarna Salonu bulunuyor. Firavun Mumyaları'na ait iki tane salon var, her iki salonda da 12 adet mumya var. Bu salonlara giriş bedeli yabancı yetişkinler için 100 Mısır Pound'u iken Araplar için bu tutar 10 Mısır Pound'u. Aynı şekilde yabancı öğrenciler için giriş bedeli 60 Mısır Pound'u iken Arap öğrenciler için bu ücret 5 Mısır Pound'u oluyor. Bizlerden çok da bir farkları yok malesef anlayış olarak. Firavun salonlarında en çok dikkat çeken ve bilinen mumya II. Ramses'in mumyası. Sarı saçlarından kalanlar bizi oldukça şaşırttı. Firavun mumyalarının dışında ücretsiz gezebileceğiniz hayvan mumyalarının bulunduğu odayı da görmeyi unutmayın. Tutankhamon'un altın maskı oldukça rağbet görüyor müzede. Sonuçta çocuk firavunun mezarından çıkarılan 1700 parçadan bir tanesi bu mask.
Biz müzede yaklaşık 4 saat zaman geçirdik. Belki bir 4 saat daha geçirebilirdik. İçeride görülecek çok fazla şey var çünkü. Müzeden sonra yine yürüyerek Nil Nehri'nin kenarına geldik. Nil Nehri'nin kolları şehrin merkezinde adaların oluşmasına sebep olmuş. Bunlardan biri de Cezire Adası. Buraya gitmek için köprülerden birinden geçmeniz gerekiyor. Bizce en güzeli ve kısası yolun her iki başından da arslanların bulunduğu Tahrir Köprüsü. Bu köprüden geçerek Kahire Kulesi'ne daha çabuk gidebilirsiniz. Cezire adasına bu köprüden geçtikten sonra Novotel'in önünden ilerlerseniz Kahire Kulesi'ne giden güzel ve yeşil sokağa ulaşabilirsiniz. Kahire Kulesi'nin yüksekliği 185 metre. Kentin düzlük olduğunu düşünürsek buradan görülebilecek manzaranın güzelliğini belirtmeye gerek yok sanırım. Hele bir de akşam üstü günbatımına yakın bir saatte çıkarsanız bizim gibi değmeyin keyfinize. Ama tabiki şehrin üzerindeki toz bulutları ne kadarını görmenize izin verir bilemiyorum. Kule, kafes biçimli ve tüp şeklinde inşa edilmiş. Asansörle çıkıp ardından iki katı merdivenle çıkmanız gerekiyor. Merdivenler oldukça dar sayılır ama çıkmanıza değer. Kuleye çıkış 70 Mısır Pound'u. İstediğiniz kadar kalabileceğiniz kulede bir de cafe bulunuyor. Ancak cafeye giderseniz kişi başı minumum 30 Mısır Pound'u ödeme zorunluluğu bulunuyor.
Oldukça uzun ve yorucu bir gün geçirmemize rağmen güneş battıktan sonra Nil Nehri'nin ve kentin ışıklı halini görmemek ve akşam yemeği yememek olmazdı. Kentin en bilinen meydanlarından Tahrir Meydanı'na ulaştıktan sonra buradan Talaat Harb Caddesi'ne doğru ilerleyebilirsiniz. Bu cadde üzerinde Felfela Restaurant'ın fastfood kısmı var. Ama burayı geçtikten hemen sonra sağdaki ara sokakta asıl Felfela Restaurant'ı görebilirsiniz. Burada otantik Mısır yemeklerini yiyebileceğimiz söylense de biz yine Beefburger yemeyi tercih ettik. Mısır halkı oldukça yardımsever ve ilgili ama bunun altında muhakkak bir şey yatıyor, bunu sakın unutmayın. Bir Mısırlı'ya adres sorduğumuzda bizi neredeyse oraya kadar götürdü ama bu arada onun dükkanının önünden geçiyor olmamız bir tesadüf değildi. Laf cambazlığıyla bizi oturtup bir şeyler satmaya çalışması Kahire'deki ilk tufaya düşüşümüz oldu. Ama başarılı olmadığını belirteyim.
Akşam yemeğinden sonra yine yürüyerek Nil Nehri kenarına geldik. Amacımız sadece üçümüzün binebileceği bir felluka ( motorsuz küçük yelkenli ) kiralamak ve şehre Nil Nehri'nin ortasından bakmaktı. Amma velakin fellukaların yerine biraz büyükçe, kalabalık ve çok yüksek sesle Arap müzikleri çalan teknelerle karşılaştık. En sonunda otelimize dönmeye karar verdik. Ne de olsa yarın da uzun ve yorucu bir gün bizi bekliyordu.
Ramses Hilton Oteli'nin önünde bir taksi durdurduk, daha doğrusu taksi durdu. Otelden çıkarken yanımıza otelin adresini gösteren kartı almıştık ( iyiki almışız ). Pazarlıkta anlaştık ve yola koyulduk. Bir süre sonra başka bir taksiciye Arapça bir şeyler söylediğini duyunca anladık ki otelin yerini bilmiyor. Ama artık çok geç kalmıştık. Bir müddet sonra otelimizin tepesindeki kırmızı ışıklandırmayı gördüm ve geldik diye düşünürken taksici başka birine daha sordu ve bir anda, ne olduğunu anlamadan kaybolduk. Bizce kaybolduk aslında, taksici gideceği yerden emindi çünkü. Bizi 3 ayrı otele götürdü. Bu otellere giderken ve nihayetinde kendi otelimize gelirken geçtiğimiz yolları hatırlamak dahi istemiyorum. Sadece ıssız ve karanlık olduğunu söylemem yeterli olur sanırım. Sonuçta yaklaşık 40 - 45 dakikalık bir yolculuktan sonra kendi otelimize ulaştık. Ve tabiki taksici bizden anlaştığımızdan çok daha yüksek bir tutar istedi. Kabul etmeyince bağırdı çağırdı, haram dedi ama parayı alamayınca son sürat gitti. Kahire'deki ikinci tufaya düşüşümüz de böyle oldu. Kahire'de yerel ve turistik olmak üzere iki türlü taksi var. Siyah renkte ve yıkık dökük olanlar yerel taksiler ve çoğu yeri bilmiyorlar. Bizim taksi de bunlardan biriydi. Bir de siyah beyaz damalı taksiler var. Gittiğinizde kafanız ve bedeniniz rahat bir şekilde gezmek istiyorsanız bu taksileri kullanmanız gerekiyor.
Kahire'de ilk günümüz yorucu ama kesinlikle etkileyici, eğlenceli ve maceralı geçti. Vücudumuza yapışan çöl kumu bile artık bizden bir şey oldu. Bugünün etkisiyle yarının heyecanını akşamdan duymaya başladık diyebilirim...
Kahire'de ikinci günün şerefine...
Kahire, oldukça büyük ve kalabalık bir şehir. Kahire'nin soldan sağa uzunluğu 240 km ve şehrin nüfusu yaklaşık 22 milyon. Şehir 5 ayrı bölgeden oluşuyor. Gize ve Heliopolis bölgeleri kent merkezinin dışında yer alıyor. İslami Kahire denilen bölge, şehrin en dikkat çekici bölgesi. Cezire ve Roda Adası ise Nil Nehri'nin şehre kazandırdığı güzelliklerden bir tanesi. Ve Eski Kahire (Koptik Kahire ) denilen bölge ise camilerin - sinagogların ve kiliselerin bir arada bulunduğu yer olarak ilginizi çekebilir.
Sharm El Sheikh - Kahire arası yaklaşık 500 km. Kahire'ye gelebilmek için Süveyş Kanalı'ndaki tünelden geçmek gerekiyor. Tünelin uzunluğu ise 3 km. Tünele girmeden önce çölün ortasında giden gemileri görmek fazlasıyla şaşırtıcı. Onlar üste yol alırken siz aşağıda tünelde yol alıyorsunuz. Mısır'da hala bir şehirden diğerine geçerken polis kontrolü var. Geçiş yapabilmek için gerekli evraklara almanız gereken imza sayısı ise 30'un üzerinde. Tur ile gittiğimiz için bu kontrollerden oldukça rahat geçtik. Yol boyunca 2 ayrı yerde mola verdik ve her ikisi de gerçekten kötü ama enteresandı. Düğün salonu görünümlü restaurant ve Süveyş Kanalı'nın tarihini anlatan yazı ve fotoğraflar ilgi çekiciydi. Turdaki insanların büyük bir iştahla kebapları yemeleri ise bizim için hayret verici oldu.
Kahire'ye akşam saatlerinde geldiğimiz için meşhur trafiğinden nasibimizi aldık malesef. İstanbul'daki de trafik mi diyebiliyorum artık. Kahire'deki ilk durağımız Enver Sedat'ın Anıt Mezarı oldu. Bu anıt mezar resmi ziyaretlerde ilk gidilen yermiş, bir nevi ülkemizdeki Anıtkabir gibi oluyor. Otelimiz Gize Bölgesi'nde olduğu için Piramitlere çok yakındı. Akşam yemeğimizi Mısır'ın meşhur restaurantlarından Felfela'da yedik. Tercihimiz bildik bir yemek olan Hamburger'den yana oldu ama karşımıza gelen şey bildiğimizden biraz farklıydı: Oldukça kalın ve lezzetli bir hamburger köftesi. Restaurant'ın çıkışında piramitlerin bir kısmını görme şansına sahip olabiliyorsunuz.
Otelimiz 4 yıldızlı Piramit Wiev Otel idi. Oldukça yeni bir otel olması ( ? ), odalarının kullanışlı, rahat olması, uydu tv sisteminde arap kanalları ve uluslararası haber kanallarının yanısıra tek Türkçe kanal TRT1 olması dışında kötü bir oteldi. Bu otelde kahvaltı bile edemedik. Yemek için istediğimiz peynirlerin tabak yerine çalışanın kollarına dizili olarak gelmesi ve bu peynirleri elleriyle tabaklara servis yapması yememek için en net sebep oldu bizim adımıza. Kahire'de de tur şirketinin düzenlediği hiçbir ekstra tura katılmayacağımız için saat 08.00' de taksiyle kendi turumuza başladık. İlk görülmesi gereken yer Mısır Piramitleri tabiki. 10 Mısır Pound'una gidebileceğimiz piramitlere taksi şöförünün polise vereceği 5 Mısır Pound'u rüşveti ekleyince 15 Mısır Pound'una gittik. Böylece rehberimizin söylediği ve bizim de gitmeden önce öğrendiğimiz bilgi yani burada işlerin rüşvet ve bahşişle döndüğü gerçeği ile karşılaşmış olduk.
Piramitler... Dünya'nın Yedi Harikası'ndan ayakta kalan tek yapılar: Büyük Piramit, Kefren Piramidi, Mikerinos ( Menkaure ) Piramidi, hemen onun yanındaki üç küçük Kraliçe Piramitleri ve Gize Platosu'nun bekçisi olan aslan biçimli Sfenks. İnsanoğlunun elleriyle yaptığı bu yapıları görmek ve onlara dokunmak oldukça heyecan vericiydi. Belki estetik anlamda bir şey yok ortada ama sonuç gerçekten de kusursuz olmuş bence. Piramitler geniş bir alanda yer alıyor. Yürüyerek hepsini yakından görme şansınız olabiliyor. Hatta her üçünü de bir arada görmek için yüksekte bir platoya kadar da yürüyebiliyorsunuz. Ama tabiki yürüdüğünüz yerler çöl. Yürümem derseniz deve ya da eşeklere binebilirsiniz. Zaten siz istemeseniz de her yerde onları görmeniz mümkün. Mısır'a gitmeden önce bize söylenen şeylerden biri de piramitlerde karşılacağımız can sıkıcı şeylerdi. Sürekli bir şeyler satmak ve fotoğraf çektirmek isteyen ya da deveye binmemiz için bizi bunaltan insanlarla karşılacağımızı düşünürken gördüklerimiz bizi fazlasıyla mutlu etti. Evet, böyle kişiler her yerde vardı ama inanın ülkemizde böyle kişilerle çok sık karşılaşmışızdır. Açıkçası fazla rahatsız edilmedik.
Piramitlerin içerisine girip firavun odasını ve büyük dehlizi görebilirsiniz. İçerisinin epey küçük olması, girdikten sonra geri dönme şansımızın olmaması ve piramitlerin içerisinden çıkarılanların Kahire Müzesi'nde sergileniyor olması nedeniyle biz girmemeyi tercih ettik. Piramitlerle birlikte çektirdiğimiz komik ve ilginç fotoğraflar bize dinlenme fırsatı yarattı. Uzun bir yürüşten sonra Kefren Piramidi'nin hemen aşağısında bulunan Sfenks'e ulaşabilirsiniz. Bu yürüyüş sırasında Büyük Piramit'in güneyinde bulunan Güneş Teknesi Müzesi'ni göreceksiniz. Sfenks'in hemen önünde Sfenks Tapınağı'nın kalıntıları bulunuyor. Piramitlere girişin bedeli yetişkinler için 60 Mısır Pound'u, öğrenciler için ise 30 Mısır Pound'u. Sahip olduğunuz öğrenci kimliğini göstermeniz yeterli. Piramitlerde akşamları da ses ve ışık gösterileri oluyor. Çok fazla kayda değer bir şey yok aslında ama yine de insan merak ediyor. Yine yaptığımız araştırmalar neticesinde piramitlerin tam karşısında Pizza Hut olduğunu öğrendik. Hem pizzaları lezzetli, hem personeli güler yüzlü hem de terası var. Buradan rahatlıkla hem pizzanızı yeyip hem de gösteriyi seyredebilirsiniz. Ama tabiki bu seyrin ufak da olsa bir bedeli var: orada çalışanlara vereceğiniz bahşişler.
Piramitleri fotoğraflarda hep çölün ortasında görmüştüm. Etrafında hiçbir şey yoktu. Oysa gözlerimle gördüğüm piramitler şehrin hemen yanıbaşında ve biz karşısında pizza yiyebiliyoruz. Eğer bu dış etkenleri gözardı edebilir ve görmezden gelebilirseniz, piramitler sizi etkisi altına alabilir diye düşünüyorum. Ama yine de çok büyük beklentilere sahip olmayın.
Günümüzün yarısını piramitlere ayırdıktan sonra kalan yarısı için Kahire kent merkezindeki Kahire Müzesi'ne doğru yola koyulduk. Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuk için ödediğimiz tutar pazarlıkla 25 Mısır Pound'u yani 7,-TL. Bizi müzeye götüren taksici Abd El Aziz Hamed nam-ı diğer Zizo ile ertesi gün için anlaştık. Zaten yol boyunca bize kısa bir panoramik şehir turu da attırdı Zizo. Gayet yeterli ingilizcesi ve sempatikliği ile gönlümüzü kazandı açıkçası.
Kahire Müzesi... Aslında orada değil yarım gün epey uzun bir zaman geçirebilirsiniz. Ama bizim gibi zamanınız kısıtlı ise biraz daha sıkıştırılmış bir tur yapmak zorundasınız. İki kez yer değiştiren müze 1902 yılında kendisi için yapılan bu binaya geçmiş. Dışarıdan oldukça dikkat çekici görünen binanın içi biraz karanlık ve havasız. Müzeye giriş yetşkinler için 60 Mısır Pound'u, öğrenciler için de 30 Mısır Pound'u. İçeriye kamera ve fotoğraf makinesi sokulması yasak. Girişte özel bir yere bırakabiliyorsunuz. Merak etmenize gerek yok, biz bıraktıklarımızı aynen geri aldık çıkışta. Müze 2 katlı ve oldukça büyük. İçerisinde 120.000'den fazla parça sergileniyor. Bodrumda ise 150.000 civarında eserin tutulduğu söyleniyor. Müzenin giriş katında sergilenenler belli bir kronolojik sırayı izliyor. Burada Eski, Orta, Yeni Krallık dönemi ile son döneme ait parçalar sergileniyor. Orta bölümde ise büyük anıtsal heykelleri görebilirsiniz. Üst kattaki parçalar ise konularına göre düzenlenmiş.
Burada özellikle görmeniz gereken yerler arasında Tutankhamon'un Galerileri, Firavun Mumya Salonu, Ka-Aper Heykeli ve Amarna Salonu bulunuyor. Firavun Mumyaları'na ait iki tane salon var, her iki salonda da 12 adet mumya var. Bu salonlara giriş bedeli yabancı yetişkinler için 100 Mısır Pound'u iken Araplar için bu tutar 10 Mısır Pound'u. Aynı şekilde yabancı öğrenciler için giriş bedeli 60 Mısır Pound'u iken Arap öğrenciler için bu ücret 5 Mısır Pound'u oluyor. Bizlerden çok da bir farkları yok malesef anlayış olarak. Firavun salonlarında en çok dikkat çeken ve bilinen mumya II. Ramses'in mumyası. Sarı saçlarından kalanlar bizi oldukça şaşırttı. Firavun mumyalarının dışında ücretsiz gezebileceğiniz hayvan mumyalarının bulunduğu odayı da görmeyi unutmayın. Tutankhamon'un altın maskı oldukça rağbet görüyor müzede. Sonuçta çocuk firavunun mezarından çıkarılan 1700 parçadan bir tanesi bu mask.
Biz müzede yaklaşık 4 saat zaman geçirdik. Belki bir 4 saat daha geçirebilirdik. İçeride görülecek çok fazla şey var çünkü. Müzeden sonra yine yürüyerek Nil Nehri'nin kenarına geldik. Nil Nehri'nin kolları şehrin merkezinde adaların oluşmasına sebep olmuş. Bunlardan biri de Cezire Adası. Buraya gitmek için köprülerden birinden geçmeniz gerekiyor. Bizce en güzeli ve kısası yolun her iki başından da arslanların bulunduğu Tahrir Köprüsü. Bu köprüden geçerek Kahire Kulesi'ne daha çabuk gidebilirsiniz. Cezire adasına bu köprüden geçtikten sonra Novotel'in önünden ilerlerseniz Kahire Kulesi'ne giden güzel ve yeşil sokağa ulaşabilirsiniz. Kahire Kulesi'nin yüksekliği 185 metre. Kentin düzlük olduğunu düşünürsek buradan görülebilecek manzaranın güzelliğini belirtmeye gerek yok sanırım. Hele bir de akşam üstü günbatımına yakın bir saatte çıkarsanız bizim gibi değmeyin keyfinize. Ama tabiki şehrin üzerindeki toz bulutları ne kadarını görmenize izin verir bilemiyorum. Kule, kafes biçimli ve tüp şeklinde inşa edilmiş. Asansörle çıkıp ardından iki katı merdivenle çıkmanız gerekiyor. Merdivenler oldukça dar sayılır ama çıkmanıza değer. Kuleye çıkış 70 Mısır Pound'u. İstediğiniz kadar kalabileceğiniz kulede bir de cafe bulunuyor. Ancak cafeye giderseniz kişi başı minumum 30 Mısır Pound'u ödeme zorunluluğu bulunuyor.
Oldukça uzun ve yorucu bir gün geçirmemize rağmen güneş battıktan sonra Nil Nehri'nin ve kentin ışıklı halini görmemek ve akşam yemeği yememek olmazdı. Kentin en bilinen meydanlarından Tahrir Meydanı'na ulaştıktan sonra buradan Talaat Harb Caddesi'ne doğru ilerleyebilirsiniz. Bu cadde üzerinde Felfela Restaurant'ın fastfood kısmı var. Ama burayı geçtikten hemen sonra sağdaki ara sokakta asıl Felfela Restaurant'ı görebilirsiniz. Burada otantik Mısır yemeklerini yiyebileceğimiz söylense de biz yine Beefburger yemeyi tercih ettik. Mısır halkı oldukça yardımsever ve ilgili ama bunun altında muhakkak bir şey yatıyor, bunu sakın unutmayın. Bir Mısırlı'ya adres sorduğumuzda bizi neredeyse oraya kadar götürdü ama bu arada onun dükkanının önünden geçiyor olmamız bir tesadüf değildi. Laf cambazlığıyla bizi oturtup bir şeyler satmaya çalışması Kahire'deki ilk tufaya düşüşümüz oldu. Ama başarılı olmadığını belirteyim.
Akşam yemeğinden sonra yine yürüyerek Nil Nehri kenarına geldik. Amacımız sadece üçümüzün binebileceği bir felluka ( motorsuz küçük yelkenli ) kiralamak ve şehre Nil Nehri'nin ortasından bakmaktı. Amma velakin fellukaların yerine biraz büyükçe, kalabalık ve çok yüksek sesle Arap müzikleri çalan teknelerle karşılaştık. En sonunda otelimize dönmeye karar verdik. Ne de olsa yarın da uzun ve yorucu bir gün bizi bekliyordu.
Ramses Hilton Oteli'nin önünde bir taksi durdurduk, daha doğrusu taksi durdu. Otelden çıkarken yanımıza otelin adresini gösteren kartı almıştık ( iyiki almışız ). Pazarlıkta anlaştık ve yola koyulduk. Bir süre sonra başka bir taksiciye Arapça bir şeyler söylediğini duyunca anladık ki otelin yerini bilmiyor. Ama artık çok geç kalmıştık. Bir müddet sonra otelimizin tepesindeki kırmızı ışıklandırmayı gördüm ve geldik diye düşünürken taksici başka birine daha sordu ve bir anda, ne olduğunu anlamadan kaybolduk. Bizce kaybolduk aslında, taksici gideceği yerden emindi çünkü. Bizi 3 ayrı otele götürdü. Bu otellere giderken ve nihayetinde kendi otelimize gelirken geçtiğimiz yolları hatırlamak dahi istemiyorum. Sadece ıssız ve karanlık olduğunu söylemem yeterli olur sanırım. Sonuçta yaklaşık 40 - 45 dakikalık bir yolculuktan sonra kendi otelimize ulaştık. Ve tabiki taksici bizden anlaştığımızdan çok daha yüksek bir tutar istedi. Kabul etmeyince bağırdı çağırdı, haram dedi ama parayı alamayınca son sürat gitti. Kahire'deki ikinci tufaya düşüşümüz de böyle oldu. Kahire'de yerel ve turistik olmak üzere iki türlü taksi var. Siyah renkte ve yıkık dökük olanlar yerel taksiler ve çoğu yeri bilmiyorlar. Bizim taksi de bunlardan biriydi. Bir de siyah beyaz damalı taksiler var. Gittiğinizde kafanız ve bedeniniz rahat bir şekilde gezmek istiyorsanız bu taksileri kullanmanız gerekiyor.
Kahire'de ilk günümüz yorucu ama kesinlikle etkileyici, eğlenceli ve maceralı geçti. Vücudumuza yapışan çöl kumu bile artık bizden bir şey oldu. Bugünün etkisiyle yarının heyecanını akşamdan duymaya başladık diyebilirim...
Kahire'de ikinci günün şerefine...
4 yorum:
güzel yazı bayramda gideceğiz aynı programı yapmayı dusunuyoruz
Güzel bir tur olacağına eminim.
merhabalar,bende bayramda bu tura katılıyorum.size sorum oraya giderken yanınızda tl mi yoksa oranın para biriminimi götürdünüz.alısverişte harcadınız?tesekkürler
Merhaba,
Çok güzel bir seçim yapmışsınız. Oraya giderken Usd götürmeniz yeterli. İhtiyacınız oldukça Mısır Pound'una çevirebilirsiniz.
Yorum Gönder