Uzun bir serüven olacağını baştan bildiğimiz turumuzda ikinci durağımızdı Mostar. Saraybosna'ya uzaklığı yaklaşık 140 km olmasına rağmen kullandığımız yolun gayet güzel olması ve gördüğümüz manzaranın da son derece etkileyici olması nedeniyle hiç bir şey anlamadık yolculuktan.
Mostar'a ulaşmadan mola verdiğimiz tek yer, Jablanica oldu. Merkezden yaklaşık 2-3 km sonra mola verdiğimiz Zdrava Voda ( http://www.zdravavoda.co.ba/ ) isimli restaurantın sahip olduğu manzara çok güzeldi. Ayrıca burada gördüğümüz kuzu çevirmeleri de yazmazsam haksızlık etmiş olurum. Bir de bu restaurantta masalarda bulunan mavi renkteki Bosna Hersek haritalarını ücretsiz edinebilirsiniz. Jablanica, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin işgali altındaymış. Jablanica'lılar Nazilerden kaçarken nehir üzerindeki köprüyü ve tren yolunu patlatmışlar. Hala aşağıya sarkan tren yolunu görebilirsiniz. Hatta tren yolunun üzerindeki treni de. Mavi, yeşil hatta turkuaz rengine dönüşen Neretva Nehri boyunca ilerleyerek Mostar'a ulaştık.
Mostar ve Mostar Köprüsü. Belki de Balkanlar'da yaşanan savaşa dair hepimizin en net hatırladığı yer. Neretva Nehri kıyısında kurulmuş bir şehir Mostar. 1566 yılında Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından inşa edilmiş olan Mostar Köprüsü ile bildiğimiz ve sevdiğimiz bir şehir Mostar. Yaklaşık 120.000 nüfusa sahip olan Mostar'daki binalarda da kurşun, şarapnel ve bomba izlerini görmeniz mümkün. Mostar Köprüsü'ne yürürken, bu köprünün mimari denemesi için yapılmış olan, daha eski ama pek bilinmeyen köprüyü ( Kriva Cuprija Köprüsü ) görebilirsiniz. Mostar Köprüsü, şehrin simgesi durumunda. Hala eski önemi devam ediyor. Ama insan yine de eski köprüyü yerinde görmeyince üzülmüyor değil. Ne de olsa Mostar'da yaşayan farklı etnik grupları bir araya getiren, onları birbirine bağlayan, hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembolü olan yegane köprüymüş Mostar Köprüsü. Savaş boyunca Sırplar tarafından saldırılara uğrayan köprü malesef Hırvatlar tarafından yıkılıp, Neretva Nehri'nin sularına gömülmüş.
Mostar Köprüsü'nün yıkılması manevi anlamda en büyük darbe olmuş Müslümanlara. Geleneklere göre şehrin erkekleri düğünden önce nişanlılarına cesaretlerini ispat etmek için 24 metre yükseklikteki bu köprüden atlıyormuş. Günümüzde ise gençler ziyaretçilerden para toplayarak ve gösteri amaçlı olarak atlıyor bu köprüden. Köprü, eski haline uygun olarak UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteğiyle Türk şirketi Er-Bu tarafından yeniden inşa edilmiş. 2002'de başlayan çalışma 2003 yazında sona ermiş. Köprünün yeniden inşaası için nehir yatağında bulunan orjinal taşların bir kısmı çıkarılmasına rağmen suyun içinde bozulmaya uğradığı için kullanılamamış. Bu nedenle orijinal taşların çıkarıldığı ve günümüzde kapalı olan taş ocağı tekrardan bu iş için açılıp aynı ocaktan çıkarılan taşlar köprünün yapımında kullanılmış. 2005 yılında Mostar Köprüsü ve eski Mostar UNESCO tarafından " Dünya Kültür Mirasları " listesine eklenmiş.
Mostar Köprüsü'nün girişinde, hemen sol tarafta yerde bulunan taş üzerindeki şarapnel parçası ve " Don't Forget 93 " yazısı yaşananların şiddetini gösteren örneklerden biri sadece. Köprü üzerinde epey bir kalabalık mevcut. Özellikle para için atlayacak gençleri görmek için bekleyenler çok fazla. Baştan uyarayım, çok fazla beklemeniz gerekebilir bu atlayışı görmek için. Köprünün taşları çok kaygan, dikkatli yürümekte fayda var. Köprü'den Müslüman tarafına geçtikten sonra Kuyumcular (Kujundziluk) Çarşısı'ndan yürüyerek 1618 tarihinde yapılan Koski Mehmet Paşa Camii'ne gittik. Yol boyunca gördüğümüz dükkanlar ve hediyelik eşyalara bakarak tabiki. Koski Mehmet Paşa Camii'nden ve özellikle minaresinden Mostar'a bakmanızı tavsiye ederim. Hani o fotoğraflarda gördüğümüz aynı manzara tam karşınızda çünkü. Farklı tek bir şey göreceksiniz, o da şehrin Hırvat tarafındaki dağın tepesinde bulunan büyük bir Haç !!!
Öğlen yemeği için çeşitli alternatifler bulunuyor. Fiyatlar ise makul denebilecek düzeye yakın. Turistik olmasından dolayı biraz pahalı da gelebilir. Ama nerede yerseniz yeyin, yemeğinizin gelmesini beklemeyi göze almalısınız. Biz tercihimizi köprü girişine yakın ve kocaman bir çınarın altında bulunan Sadrvan Restaurant'tan yana kullandık ve karışık - yöresel yemekler söyledik. Yemekten sonra istikamet Blagaj ve oradan da Türk köyü olarak bilinen Poçitel.
Blagaj, Mostar'a 10 -15 dakika uzaklıkta bulunuyor. Burada Bosna'nın ilk tekkesi, Sarı Saltuk'un tekkesi bulunuyor. Bu topraklar Osmanlı'ya dahil olmadan önce kurulmuş, 550 yıllık bir Bektaşi Tekkesi olan Sarı Saltuk Tekkesi. Sadece din ve tasavvuf merkezli olmayan ve insanlara huzur veren bir yer olmasıyla da biliniyor. Tekke'nin yanında Sarı Saltuk'un türbesi bulunuyor. Efsaneleşmiş bir Türkmen, Bektaşi / Alevi inanç önderi olan Sarı Saltuk'un Fatih Sultan Mehmet'in oğlu, Cem Sultan'ın derlediği Saltukname'de 12 tane türbesinin bulunduğu belirtiliyor. Çok fazla ziyaretçisi olduğunu söyleyebilirim. Bu tekkeye geldiğinizde göreceğiniz en ilginç ve güzel şeylerden biri de tekkenin hemen yanındaki mağarada su yüzüne çıkan Buna Nehri'nin kaynağı. Saniyede 43.000 litre su akıtan Buna, kaynağına kadar 19 km lik bir nehir olma özelliği taşıyor. O gürül gürül akan suyun kaynağının bu mağara olduğunu görmek çok ilginç gerçekten de. Nehrin suyu çok soğuk, bir iki dakikadan fazla durulabileceğini zannetmiyorum ama her şeyiyle insanı kendisine çektiği kesin.
Blagaj'dan sonra Poçitel'e doğru devam ettik. Poçitel'in kelime anlamı " başlangıç ". Türkler'in Bosna topraklarında kurduğu ilk köy olma özelliğine sahip. Neretva Nehri'nin kenarında bulunan bir tepeye kurulmuş olan köyün eski taş yapıları, arnavut kaldırımlı sokakları, karşılıklı konumlanmış olan kaleleri, gözetleme kulesi, eski Türk Hamamı, Şişman İbrahim Paşa Camii ve kivi ağaçları görülmeye değer. Özellikle köy halkının küçük kese kağıtlarında sattığı kuru ve yaş meyveler çok iştah açıcı. Savaş öncesi yönetmenlerin ve ressamların gözde yerlerinden biriymiş Poçitel. Nam-ı diğer kaderin ve aşkın köyü...
Poçitel'den ayrıldıktan sonra Stolac ve Trebinje üzerinden Karadağ sınır kapısına geldik. Stolac'dan sonra Bosna Hersek içindeki Sırp Cumhuriyeti başlıyor. Trebinje'de ise Bosna'nın ekilebilir nadir toprakları bulunuyor. Karadağ'a giriş yapabilmek için önce Bosna Hersek'ten çıkış yapmamız gerekiyor. Korkulanın aksine hem Bosna'dan çıkışımız hem de Karadağ'a girişimiz çok kolay oldu. Ama pasaportlarımıza damga yemekten kurtulamadık.
Karadağ'da Herceg Novi'de konakladık. Herceg Novi, Kotor Körfezi'nde bulunan bir sahil şehri. Akşam üstü saatlerinde, şehir merkezine 10 dakikalık bir uzaklıkta bulunan dört yıldızlı Hotel Riviera'ya yerleşme fırsatı bulduk. Otelimiz beklediğimizden çok daha iyiydi. Tipik bir tatil köyü havasında, denize sıfır bir oteldi. Saat daha erken olduğu için Adriyatik Denizi'ne girme fırsatını da yakalamış olduk böylece. Gün boyu yapılan yolculuktan sonra böyle bir ödülü hakettiğimizi düşünüyorum.
Ertesi sabah rotamızın ilk durağı belli; Dubrovnik ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder