Bugünkü yolculuğumuz turun en uzun yolculuğu oldu. Sınır kapılarından geçişler dahil olmak üzere neredeyse 12 saate yakın bir yolculuk yaptık. Bu uzun yolculuk süresinde gördüğümüz ve turumuzun dördüncü ülkesi olan Arnavutluk'un başketi Tiran bizim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Bu kadar dış dünyaya kapalı ve dolayısıyla gelişememiş bir ülke ile karşılaşmayı beklemiyordum açıkçası.
Karadağ'dan ayrılıp İşkodra Gölü üzerinden Arnavutluk'a giriş yaptık. İşkodra Gölü, Arnavutluk ile Karadağ arasında kalan, Balkanlar'daki en büyük göl. Gölün Karadağ tarafında kalan kısmı 1983 yılında milli park ilan edilmiş. İşkodra Gölü'nün en önemli özelliği Avrupa'da kalan son pelikanların burada yaşıyor olması. Ayrıca 64 çeşit balık ve 240'tan fazla kuş türü ile Avrupa'nın en zengin doğa alanlarından bir tanesi İşkodra Gölü.
Karadağ - Arnavutluk arasındaki yollar çok kötü. Bu nedenle yorucu bir yolculuk oldu bizim için. Arnavutluk'ta ilk durağımız başket Tiran. Başket Tiran, ülkenin kalbi durumunda. Sanırım en gelişmiş ve düzenli şehri Tiran olsa gerek. Şehrin merkezi, geniş cadde ve bulvarların oluşturduğu İskender Bey Meydanı. Zaten bu meydana geldiğinizde hem biraz Arnavutluk'un tarihini hem de burada görülmesi gereken yerleri keşfedip Tiran gezinizi tamamlayabilirsiniz. İskender Bey Meydanı'ndaki en önemli eser Osmanlı Dönemi'nden kalma Ethem Bey Camii. Özellikle dış cephe süslemeleri ve duvarlardaki betimlemeler tek kelimeyle harika. Tek kubbeli ve tek minareli cami, Enver Hoca'nın yıktırmadığı ender camilerden bir tanesi. Ethem Bey Camii'nin hemen yanıdan bulunan saat kulesi 1830 yılında inşa edilmiş.
Camii ve saat kulesinin karşısında bulunan Milli Tarih Müzesi ve Opera Binası da görülmeye değer yerler arasında bulunuyor. Arnavutluk'ta en çok duyacağınız isimler Enver Hoca ve Rahibe Teresa. Enver Hoca dönemi Arnavutluk'ta tam 41 sene sürmüş. Bu kadar dışa kapalı bir ülke olmalarının baş mimarı olarak söyleniyor Enver Hoca. En sert uygulamalarından biri de ülkede dini yasaklamış olması. Resmi dini ateist olan tek ülke durumundaki Arnavutluk, Enver Hoca döneminden sonra bu konuda daha esnek hale gelmiş. Ülkenin yaklaşık %70'inin bir dine mensup olduğu Arnavutluk'ta müslümanlar bu oranın %60'ına sahip.
Rahibe Teresa... Gerçek adı Agnes Gonca Boyacı olan Rahibe Teresa, Üsküp'te doğmuş olmasına rağmen Arnavut kökenli bir ailenin çocuğu olduğu için Arnavutlar için büyük bir gurur kaynağı olmuştur. Rahibe Teresa'nın insanlık adına yaptıkları 1979 yılında Nobel Barış Ödülü ile taçlandırılmış olsa da Arnavutluk'ta pek çok yerde fotoğrafını, büstünü ve bulvarlara - meydanlara, havaalanına ve caddelere verilen adını görmeniz mümkün.
Öğlen yemeğimizi Sheraton Oteli'nin arka tarafında bulunan Juvenilja Restaurant'ta yedik. Kale görünümlü mekan 2 kattan oluşuyor. Bizim tercihimiz Elbasan Tava, Arnavut Ciğeri, Pizza ve Makarna'dan yana oldu. Ülkemizde yediklerimize çok fazla benzememekle beraber yine de yenilebilir olduğunu söyleyebilirim. Şu ana kadar tur boyunca içtiğim en lezzetli su da buradaydı.
Arnavutluk'ta dikkatlerden kaçmayacak en önemli şeylerden biri hemen hemen her evin kapısında göreceğiniz Mercedes marka otomobiller, diğeri ise canlı bahis oynanabilen mekanlar. Eski ya da yeni farketmez Arnavutlar'ın tercihi Mercedes otomobiller olmuş. Kiminin direksiyonu sağ tarafta kimininki ise sol tarafta. Bunların bir kısmının çalıntı olduğu söyleniyor. Hatta Arnavutlar'ın yer altı dünyasında ciddi söz haklarının olduğu da söyleniyor.
Tiran'dan ayrıldıktan sonra Elbasan üzerinden Makedonya'ya geçiş yaptık. İki ülke arasındaki farklılık bu kadar mı kendini belli eder. İstikamet iki gün kalacağımız Ohrid ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder