Uzun zaman sonra ilk kez film boyunca, ruhum ve zihnim büyük bir sıkıntı ile boğuştu durdu. O filmin içine dahil olmak, bağırıp çağırmak ve bir şeyler yapabilmek için kıvrandım durdum koltukta. Üstelik " nihayetinde bir film " deyip kestirip atamıyordum bu sefer. Filmde gördüklerim, duyduklarım ve film boyunca hissettiklerim tamamen gerçekti.
Soraya'yı Taşlamak, Fransız asıllı İranlı gazeteci Freidoune SAHEBJAM'ın 1994 yılında yayınlanan aynı isimdeki romanından sinemaya uyarlanan 2008 yapımı Farsça bir film. Aslında film de kitap da yaşanmış bir hikayeyi anlatıyor. Fimin sonunu adından tahmin edebiliyoruz. Ama bu sonu görmek aynı derecede şok ediyor insanı ve aynı derecede hüzün veriyor insana. Sanırım filmin en büyük başarısı bu olsa gerek.
Film, İran'da geçiyor. Burada şeriat hükümlerinin geçerli olduğu bir adelet sistemi bulunuyor. Aslında çoğumuzun duyduğu ya da okuduğu şeyleri film bize tek tek gösteriyor. Çok eşlilik, kadının toplumda bir yerinin, değerinin ve söz hakkının olmaması, erkek egemen bir hayat, dört kadının ancak iki erkeğe eşit olması, kız çocuklarının bir kıymetinin ve kişiliğinin olmaması, küçük yaşta evlendirilme ya da takas edilme ve daha pek çok şey. İşte Soraya'nın başına gelenler de bu saydıklarımın hepsini barındıyor. 14 yaşında bir kızla evlenebilmek isteyen ama karısına nafaka vermek istemeyen bir adamın kurduğu hain ve akılalmaz tuzak ile köyün ileri gelenlerinin bu oyuna alet olmaları ve sonunda Soraya'nın taşlanmasına kadar giden bir hikaye. Üstelik tüm yaşananlar ve yaşatılanlar bir şekilde dine ve onun kurallarına bağlanıyor. Ve tüm bunlar İran'da yasak olan kadın sesinin bir şekilde dünyaya duyurulması ile gün yüzüne çıkıyor.
Filmde dini motifler gerçekten de çok kuvvetli bir biçimde kullanılmış. Etkilenmemek mümkün değil. Ama çok objektif bir film olduğunu da düşünmüyorum. Biraz İslam dinine yönelik olumsuz gösterimler bulunuyor. Özellikle İslam dininin Recm Cezası'nı onayladığını düşünmüyorum. Sonuçta dinimizde adam öldürmek büyük günah. Peki Recm Cezası yok mu, var malesef. Ve eminim hala şeriat hükümlerinin geçerli olduğu ülkelerde de rahatlıkla uygulanmakta ama bu duruma hiçbir şey yapılmamakta. Freidoune SAHEBJAM ( filmde Jim Caviezel canladırmış bu karakteri) , bu kitabı yazdığında çok ses getirmiş ama bir şeylere ön ayak olamamış malesef. Bütün dünya bu gibi olayları duyuyor ya da okuyor ama hala aynı yerde.
Bu filmi seyredip de etkilenmemek mümkün değil. Özellikle filmdeki bir kaç sahne en azından yutkunmanıza sebep olacaktır. Filmin sonunda gerçek Soraya ( Süreyya ) Manutçeri'nin 9 yaşında çekilmiş tek fotoğrafını görmek bardağı taşıran son damla oluyor bizler için. 2008 yapımı olmasına rağmen ülkemizde 14 Mayıs'ta gösterime girecek olan " Soraya'yı Taşlamak " filmini tüm kadınların izlemesi ve bir kez daha şükretmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu olayların hayatlarımızın dışında kalması dileğiyle...
1 yorum:
sukretmesi gerekmiyor. haklarini ellerine aldikalri icin sukretmek minnettar olmak gerekmiyor. hakkiniz hakinizdir, taslanmadiginiz icin sukretmemelisiniz. cunku taslayanlar sizden daha ustun degiller. taslayan tanri olsa taslanmadginiz icin sukredersiniz. bu hala erkek egemen toplum anlayisinin bilincaltinizda varolmasindan kaynaklaniyor. birakinda erkekler siz onalri taslamdiginiz icin sukretsin bunca kanli tarihten sonra.
Yorum Gönder