8 Aralık 2010 Çarşamba

Orta Avrupa'nın İncileri - Budapeşte 3. Bölüm

Artık Budapeşte'nin Buda tarafını keşfetme zamanı. Yani şehrin biraz tepelik olduğu, metro ağının sadece kırmızı hattan  ibaret olduğu, ulaşımın ağırlıklı olarak tramvay ve otobüs ile sağlandığı, şehrin kalesinin ve görkemli sarayının bulunduğu, Tuna Nehri'nin diğer kıyısını keşfediyoruz.

Buda'ya herhangi bir köprüden geçebilirsiniz. Biz bir köprüden geçip diğerinden Peşte'ye geri dönmeyi tercih ettik. Tabiki yürüyerek. İlk durağımız tur otobüsüyle gittiğimiz Gül Baba Türbesi oldu. Margit Köprüsü'nden Buda tarafına geçip, sağ tarafa doğru ilerlediğinizde Török Ut'a ( Türk Caddesi ) gelmiş olacaksınız. Bu caddede bulunan Mescet ( Mescit ) Sokağı'nın yukarısında, bir tepede bulunuyor Gül Baba Türbesi. Bir Bektaşi dervişi olan Gül Baba, Macaristan halkı tarafından sevilip sayılan ender Osmanlı'dan bir tanesiymiş. Rivayete göre, Budapeşte'ye ilk gülü getiren kişi Gül Baba imiş. Türbede Gül Baba'nın sandukası bulunuyor. Güzel bir manzaraya sahip olduğunu söyleyebilirim. Ee, Galatasaraylılar için de ayrı bir yeri bulunuyor Gül Baba'nın. O yüzden görmeden geri dönmek olmaz.

Türbeden sonraki durağımız Buda Kalesi ve Balıkçılar Burcu. Oldukça büyük bir alana kurulu olan kale bölgesinde göreceğiniz ilk ihtişamlı yer Neo Gotik mimari yapısına sahip Matthias Kilisesi. Tadilat yapıldığı için içini görme şansına sahip olamadık ama renkli seramiklerle kaplı olan çatısı bile ihtişamını anlamamız için yeterli oldu. Osmanlı'nın fethinden sonra kısa bir süre cami olarak da kullanılan kilise, Macaristan'ın ikinci büyük kilisesi konumunda. Buda kenti, 13. yüzyıldan itibaren kale ve Matthias Kilisesi çevresinde gelişmeye başlamış. 18. ve 19. yüzyıldan itibaren kent yeniden inşa edilmiş ve eski cazibesine kavuşmuş. Bu bölgeyi yaya olarak çok rahat gezebilirsiniz.
  


Matthias Kilisesi'nin ön tarafında Macaristan'ın ilk taçlı kralı Aziz İstvan'ın 1906 yılında dikilen heykeli bulunuyor. Burada görülmesi gereken yerlerden biri de 1895 yılında inşa edilen Balıkçılar Burcu ya da Tabyası. Adının aksine hiç bir zaman bir savunma yapısı olarak kullanılmamış. Tuna Nehri ve Peşte'nin en güzel fotoğraflarını burada çekebilir ve bu güzel manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Ama her daim kalabalık olacağını da unutmayın sakın.

Balıkçılar Burcu'nda kale bölgesinin içlerine doğru yürüyebilir ve sonunda Buda'nın diğer tarafını görebilirsiniz. Burada biriken yapraklar insana sonbahar mevsiminin tadını çıkarma fırsatı veriyor. Matthias Kilisesi'nin önündeki Kutsal Teslis Meydanı'nda Veba Anıtı'nı göreceksiniz. Bu bölge civarında Lordlar Sokağı ve Mecdelli Meryem Kilisesi de görülecek diğer yerlerden. Ayrıca Veba Anıtı'nın biraz ilerisinde, sağ tarafta Miro Cafe'de mola verebilir, ilginç iç dekorunun tadını çıkarabilirsiniz. Tarihi binaların içerisinde kalan modern Hilton Oteli de burada bulunuyor.
Ve Buda'nın en görkemli binası: Kraliyet Sarayı ( Royal Palace ). 13. yüzyılda inşa edilen saray, pek çok tahribat geçirmiş ve   İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra  şimdiki Neo klasik tarzda inşa edilmiş. Buda'nın simgesi olan Kraliyet Sarayı'nın kubbesi, her yerden rahatlıkla görülebilmektedir. Sarayın olduğu bölgede Matthias Çeşmesi ve Macar Ulusal Galerisi bulunuyor. 1904 yılında inşa edilen Matthias Çeşmesi, Kral Matthias ile sevgilisi İlonka'yı canlandırıyor. Macar Ulusal Galerisi'nde Macar tarihini anlatan sanat eserleri sergileniyor. Koleksiyon'un çok geniş olduğunu  belirtmeliyim.  

Buda'nın önemli ve görülesi yerlerinden birisi de Elizabeth Köprüsü'nün hemen karşısında bulunan Gellert Tepesi. Yaklaşık 140 metre yüksekliğe sahip olan Gellert Tepesi, muhteşem bir Budapeşte manzarasına sahip. Bu tepeyle ilgili pek çok rivayet ve batıl inanç bulunuyor. Hristiyanlığı istemeyenlerin Piskopos Gellert'i bir fıçıya koyup tepeden aşağıya yuvarlayarak öldürdüğü ve sonrasında bu tepenin adının Gellert Tepesi olmasına neden olmuş. Tepeye arabayla çıkabileceğiniz gibi  otobüsle de ulaşabilirsiniz. Burada elinde haçıyla kenti kutsayan Piskopos Gellert'in Anıtı'nı göreceksiniz. Ayrıca iç kale, gözlem terasları ve Özgürlük Anıtı diğer görmeniz gereken yerlerden. Özgürlük Anıtı'nın ortasında bir defne dalını havaya kaldırmış olan kadın figürü bulunuyor. Tepenin hemen aşağısında, Özgürlük Köprüsü'nün tam karşısında bulunan Gellert Oteli ve kaplıcaları ile yanıbaşındaki Teknoloji Üniversitesi görülebilecek diğer yerler arasında sayılabilir.

Son olarak gecikmeli kalkan uçağımızdan dolayı yaşadığımız memnuniyetsizliği gidermek amacıyla tur şirketimizin ücretsiz düzenlediği yöresel Çigan Gecesi için Borkatakomba adlı mekana gittik. Hem restaurant hem de şarap mahzeni olan mekanda yöresel şarapları tatma ve Macarların meşhur yemeği Gulaş'ı yeme fırsatı bulduk. Gulaş, bizdeki Tas Kebabı'nın oldukça sulu ve baharatlı hali olarak düşünülebilir. Ama kesinlikle bizim yemeğimiz daha lezzetli ve görsel olarak daha çekici.  Yine de merak edenler deneyebilir.

Budapeşte'de dolu dolu 2 gün geçirme fırsatı bulduk. Planladığımız çoğu şeyi yapsak da eksik kalan şeylerin olduğunu da biliyoruz. Hem gecesi hem gündüzü ayrı bir güzelliğe sahip Budapeşte, kesinlikle görülmeli diyebileceğim bir yer. Özellikle ulaşım problemi yaşamadan rahatça keşfedilebilecek olan şehir, buradan sonra göreceğimiz diğer Orta Avrupa şehirlerini daha ilgi çekici hale getirdi açıkçası. Her şehrin kendine has bir büyüsü var mıdır bilmiyorum ama Budapeşte'nin sahip olduğu kesin.

Ve ertesi sabah erkenden Viyana'ya doğru yola koyulacağız. Ama öncesinde Slovakya'nın başkenti Bratislava'ya uğruyoruz...

Hiç yorum yok: