11 Mart 2010 Perşembe

Kahire'de Son Gün ... Ve İskenderiye

Kahire'de ilk gün derken ikinci ve son gün geliverdi hemen. Bugün gezilecek pek çok yerin olmasının yanısıra alışveriş yapmak için de son şansımızdı. Bir gün önceden anlaştığımız taksici Zizou, bizi otelimizden tam saatinde, 09.15'te aldı. Bir de Mısırlılar için dakik değil derler. Zizou, oldukça sempatik, konuşkan ve bilgili bir Mısırlı. Zaten bizim en büyük şansımız hem İngilizceyi hem de Kahire'yi iyi bilen bir taksici ile karşılaşmamız oldu.


Bugünün ilk durağı İslami Kahire Bölgesi'ndeki El - Kal'a yani Kahire Kalesi. Kaleye giriş 25 Mısır Pound'u, kalenin açılış saati ise 10.00 . Cuma günü Mısır'da resmi tatil olduğu için olsa gerek kabalık öğrenci grupları kaleye gelmiş. Kale, ilk olarak 1176 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından kurulmuş. 3 bölümden oluşan kalenin içerisinde camiler ve müzeler bulunuyor. Kalenin en çok ziyaret edilen bölümü güney bölümü, yani girişten hemen sonraki bölümler. Buraya özellikle Mehmed Ali Paşa Camii'ni ve En - Nasır Muhammed Camii'ni görmek için geliniyor. Mehmed Ali Paşa camii, 19. yüzyıldan kalma ve Osmanlı üslubunda inşa edilmiş bir cami ve artık Kahire'nin simgesi haline gelmiş. En - Nasır Muhammed Camii ise Memlüklüler'den kalma ve minaresindeki İran çinilerinin Mısır'da başka bir benzeri bulunmamaktadır.

Camilerin avlusuna ve içerisine girebilmek için ayakkabılarınızı çıkartmanız gerekiyor. Eğer yanınızda yedek bir çorap ya da ayakkabılarınızın üzerine geçirebileceğiniz bir poşetiniz yoksa ya çıplak ayakla ya da mevcut çoraplarınızla yere basmak zorunda kalıyorsunuz. Biz çoraplarımızdan olduk. Mehmed Ali Paşa Camii'nin içerisi tek kelimeyle muhteşem. Kubbedeki çinilerin ve renklerin insanı etkilememesi mümkün değil. Camilerden sonra sırasıyla kale içerisindeki Polis Müzesi ve Askeri Müze'yi ziyaret ettik. Vaktimiz sınırlı olduğu için bu müzeleri oldukça çabuk gezdik. Kalenin kuzey bölümünde bulunan Süleyman Paşa Camii de görülmeye değer. Ayrıca kalenin sahip olduğu Kahire manzaralarına diyecek söz bulamıyorum. Buradan Sultan Hasan ve El - Rifai Camileri fazlasıyla dikkat çekiyor. Kaleye gelirken Mısır'da Ölüler Şehri olarak da adlandırılan ve yaklaşık 6 km lik bir alana sahip olan Kuzey Mezarlığı'ndan geçiyorsunuz. Burası oldukça ürpertici bir görünüme sahip. Yüzyıllar önce bu mezarlıkların üzerine ziyaretçilerin yiyip içebileceği ve konaklayabileceği odalar yapılmış. Ancak kentin evsizleri bu odalara yerleşmiş ve şu anda o bölgede yaklaşık 1 milyon insan yaşıyormuş. Bunu düşünmek bile insanı ürpertmeye yetiyor.


Kaleden ayrılıp doğru Roda Adası ve Eski Kahire'ye doğru yol aldık. Mısrü'l Kadime olarak bilinen bu eski bölümde Mısır Hristiyanlığı bölgesiyle ilgili pek çok kilise ve sinagog bulunmaktadır.Buraya aynı zamanda Kopt ya da Koptik Kahire de denilmektedir. Girişten itibaren sağ tarafta dükkanlar bulunuyor. Papirüs, magnet ve parfüm esansı alışverişimizi burada yaptık, biraz çabuk bir alışveriş oldu ama içimize sindi. Zaten yaptığınız alışveriş ve bunun için ödediğiniz para içinize sindiyse başka bir yerde aynı şeyi tekrar sormayın. Daha ucuz olabileceğini göreceksiniz, üzülürsünüz. Biz çerçeveli ve küçük boy papirüslerden almayı tercih ettik. Arkasında sertifikası olanlardan aldık, gerçek olanları böyleymiş çünkü. Boy boy ve farklı desenlerde çok fazla papirüs var. Beğendiğiniz papirüs için hemen pazarlığa başlayın yoksa işin içinden ve o dükkandan çıkamazsınız.


Koptik Kahire'de ilk ziyaret ettiğimiz yer girişten sonra yaklaşık 400 - 500 metre sonra solda yer alan Mar Girgis Kilisesi oldu. Buradan en çok merak ettiğimiz yer olan Kopt Müzesi'ne geçtik. Müzeye giriş 25 Mısır Pound'u ve içeriye kamera - fotoğraf makinesi sokmak yasak. Büyük bir kısmı 1947 yılında inşa edilen müzenin içerisinde kopt sanatının en güzel koleksiyonları bulunuyor. Müzenin özenle bezenmiş tavanları, pencereleri, bahçe avlusu, Çocuk İsa'yı emziren Meryem Ana tasvirleri, Kopt dokumaları ve Koptların 1600 yıllık Davud'un Mezmurlar Kitabı görülmeye değer. Kopt Müzesi'nden sonra sırada Bakire Meryem'e adanmış olan Sarkan Kilise var. Bu kilise, Babil'in Su Kapısı'nın üstüne yapıldığı için " Sarkan " Kilise olarak anılıyor. Kilisenin özellikle ön cephesi görülmeye değer. İkiz çan kuleleri bulunan kilisede cuma ve pazar sabahları halka açık ayinler yapılıyor. Ayrıca kilisenin içerisindeki fildişi kakma desenlerle süslü Mabet Panosu'nu da görmeyi sakın unutmayın.

Koptik Kahire'den ayrılarak tekrar İslami Kahire'ye doğru yol aldık. Orada gideceğimiz yer belli, biraz daha alışveriş yapmak için Kahire'nin ünlü Khan El - Khalili çarşısına gittik. Bize buranın İstanbul'daki Kapalı Çarşı'nın bir benzeri olduğu söylenmişti. Bu çarşı birkaç tane hanın çevresinde gelişmiş ve kapalı bir alan değil. Oldukça kalabalık bir çarşı. Açıkçası bana biraz Mahmutpaşa - Eminönü çarşıları gibi geldi. Ama turistik olduğu için biraz daha pahalı. Mısır'a gitmeden önce en çok söylenen şey sıkı pazarlık yapmamız, satıcıların söylediklerinin 1 / 10'u kadar fiyat teklif etmemiz ve eğer istediğimiz fiyata inmiyorlarsa da almak istediğimizi almadan oradan çıkmamızdı. Muhakkak kolumuzdan çekip tekrar pazarlığa başlayacakları ve sonunda kendi istediğimize yakın bir fiyattan o şeyi satın alabileceğimizdi. Biraz kısıtlı bir vaktimiz olduğundan çok hızlı gezdik dükkanları. Açıkçası bize söylenenlerin hiçbiriyle karşılaşmadık. Evet , fiyat düşüren oldu ama almıyoruz dediğimizde bizi geri çağıran olmadı. Hatta bir satıcı " siz Türksünüz diye bu kadar yüksek fiyat söylüyorum. Ne de olsa siz daha düşük fiyat söyleyecek, pazarlığınızı yapacaksınız " bile dedi. Pazarlık yapmak Mısır'da ticaretin içerisinde olan doğal bir şey. Ama bizler pek bu tarz pazarlıklara alışık olmadığımız için mi bilmiyorum birsüre sonra çok sıkıldım ve bunaldım. Hatta biraz sinirlendiğimi bile söyleyebilirim. Sonuçta birkaç parça şey satın aldık bizce uygun fiyatlara. Ama aldıklarımızı daha ucuza bulabileceğimiz yerlerin de olduğunu biliyorum. Yine de üzülmüyorum. Bizim pazarlık yetimiz bu kadarına yetti çünkü.


Khan El - Halili çarşısından sonra içeriye giriş saatinin geçtiğini bilmemize rağmen Sakkara'ya gittik. Burada Firavun Coser'in Kademeli Piramiti bulunuyor. Saat 16.00 gibi giriş kapandığı için uzaktan bakabildik. Oldukça geniş bir alandan bulunan piramitin çevresinde de pek çok görülmeye değer yer olduğunu okuduk. Bu bölge , Kahire'deki diğer bölgelere nazaran çok fazla yeşil. Zizou'dan aldığımız bilgiye göre bu bölgede yaklaşık 3 milyon palmiye ağacı varmış. Şöyle bir etrafa bakınca buna inanmamak mümkün değil aslında. Buraya gelmek için kullandığımız yolun ortasından oldukça pis bir kanal geçiyor. Ama kanalın içerisinde çocuklar ya da yetişkinler görmeniz mümkün. Burada iki Mısırlı kadın ve bir çocukla sohbet etme fırsatı bulduk. Fotoğraflarını da çektim ama tabiki bahşişlerini verdikten sonra. Dönüş yolunda gördüğümüz insan ve hayvan manzaraları çok ilginç geldi bize, hatta biraz uzak. Şehirde yaşayan insanlar olarak bu görüntüleri çok uzun zamandır görmüyoruz belki de ondandır. Burası da ülkenin fakir yerleşim bölgelerinden birisi belli ki.


Günün son gezisi tekrar Gize Piramitleri'ne oldu. Akşam yapılacak olan ses ve ışık gösterisini tam karşısındaki Pizza Hut'tan izlemeye gittik. Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi kayda değer bir şey yok ama yine de insan merak ediyor. Yaklaşık 1.5 saate yakın sürüyor gösteri. Biz 45 dakika kadar izledik. Sonra taksici için ayırdığımız paranın dışında kalan son paramızla Pizza Hut'ın yanındaki Khan El - Halili Market'ten alışveriş yaptık. Burada da fiyatlar oldukça yüksekten açıldı. İstediğimiz 2 tane biblo vardı. Tanesine 150 Mısır Pound'u dedi ve nihayetinde ikisini 150 Mısır Pound'una aldık. Aslında buradaki ürünler ve bu ürünlerin fiyatları Khan El - Halili Çarşısı ile hemen hemen aynı. Sizin için de bir alternatif olabilir ama pazarlığı sakın elden bırakmayın. İnmiyorsa da almadan gidin.


Ve sonunda otelimize döndük. Otele geldiğimizde Zizou'dan rica ettik ve onun mp3 player'ındaki arap müziklerini kendi bilgisayarımıza aktardık. Yine yorucu ama dolu dolu ve çok güzel bir gün geçirdik. Zizou ile anlaşmamız 150 Mısır Pound'u ödeme ve 10 Mısır Pound'u şöföre bahşiş şeklindeydi. Ama biz fazlasıyla memnun kaldığımız için kendisine 200 Mısır Pound'u yani yaklaşık 50 TL sı verdik. Ki bu parayı İstanbul'da sadece uzak bir mesafeye gidişe ödüyoruz.  Bize üstünü vermeyi teklif etti. Bu da burada en çok şaşırdığımız şeylerden biri oldu. Mısır'da pek para üstü verme alışkanlığı yok. Genelde bozuk yok diyorlar. Sizlere biraz da Zizou'dan bahsetmek istiyorum. Ne de olsa kendisine bu konuda söz verdik. Asıl adı Abd El Aziz Hamed ama kendisi sıkı bir Zinedine Zidane hayranı olduğu için Zizou lakabını kullanıyor. Kullandığı taksi turist taksilerine göre pek konforlu değil ama yerel taksilerden çok daha iyi. Bu arada Mısır'da Fiat'ın kuş serisi araçlarından Şahin ve Doğan modeli ile Murat 131 model arabaları çok fazla görebilirsiniz, sakın şaşırmayın. Biz duygulandık bile. Zizou'ya arkadaşlarımıza kendisinin numarasını vereceğimize dair söz verdik. Ve gerçekten de Kahire'ye gidecek olanlara onu rahatlıkla tavsiye edebiliriz. İlgilenenler için Zizou'nun telefonu: 0101978182 ya da 0161839130.


Ertesi sabah erkenden 3 saate yakın bir yolculuk yaparak İskenderiye'ye gittik. İskenderiye Akdeniz kıyısında yer alıyor. Tipik bir akdeniz şehri ama Mısır'ın etkileri burada da görülüyor. Şehrin yaklaşık 20 km lik bir sahil şeridi bulunuyor. Mısır'ın ikinci en büyük kenti. Büyük İskender tarafından kurulan şehir zamanında Roma ile rekabet edebilecek kadar gelişmiş bir şehirmiş. Zamanla bu önemi kaybolmuş olsa da hala içerisinde bu geçmişi görebilirsiniz. Yaklaşık 2 saat kaldığımız İskenderiye'de öncelikle görülmesi gereken yerle İskenderiye Kütüphanesi, Muntaza Sarayı, Yunan - Roma Müzesi ve yıkılan İskenderiye Feneri'nin yerine inşa edilen Kayıtbay Kalesi. İzmir'in 40 - 50 sene önceki halini anımsatan İskenderiye şimdilerde tipik bir liman şehri konumunda. Deniz genellikle dalgalı ve haremlik selamlık anlayışı burada da hakim olduğu için denize giren sayısı az. Hatta tramvaylar da ön vagonda kadınları, arka vagonda erkekleri görürseniz sakın şaşırmayın. Karı kocanın nasıl anlaştıklarına gelince; kendi aralarında oluşturdukları bir çeşit ıslıkla. Türkiye'ye dönüşümüz İskenderiye'deki Burg - El Arap Askeri Havaalanı'ndan oldu. Yine saatlerce bekleyeceğimizi düşünürken kolayca işlemlerimizi halletmek çok şaşıtıcı oldu. Kötü başlamıştık ama güzel bitirdik.


Uçak kalktıktan sonra bakabilirseniz camdan aşağıya muhakkak bakın derim. İlginç ama çok güzel görünüyor sahil şeridi. Aşağıda görünen kırmızı renkteki kocaman gölün ne olduğunu düşünerek uzaklaştık oradan. 1 hafta sürdü bu gezimiz. Giderken çok uzun bir süre diye düşünüyordum. Dönerken de keşke birkaç gün daha kalabilseydik dedim. Bizim hikayemiz bu kadarmış demek ki. Ama ilk fırsatta bir kez daha görmek istiyoruz Mısır'ı. Bu gezi öncesi Dost Yayınevi'nin çıkarmış olduğu Mısır gezi rehberi kitabını almıştık. Önce fiyatı pahalı gelmişti ama oradayken ve döndükten sonra bu kitabın kıymetini çok daha iyi anladık. Mısır'a gitmeyi düşünenlere tavsiye ederim. D-R Kitabevlerinde 42.50 TL'ye bulabilirsiniz.

Çok uzun ve gizemli bir tarih yatıyor orada. Çok güzel ve etkileyici bir doğal akvaryum var orada. Söylenebilecek tüm olumsuzluklara rağmen kendisine hayran bıraktıran bir ülke Mısır. Onu görebilen ve onu bir nebze de olsa yaşayabilen şanslı insanlardan olduğumuzu düşünüyorum.

Sizin de bu şanslı insanlardan biri olmanız dileğiyle...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba Seda, yapacagimiz Kahire seyahati icin arastirma yaparken tesadufen blog un ile karsilastim. Paylasimlarin ve tavsiyelerin icin cok tesekkurler..
Sanirim gittigimizde taksi aramamiza gerek kalmayacak ve direkt Zizou'yu arayacagiz, selamini iletiriz. Sevgiler, Dilek

Seda Cürgül Kaya dedi ki...

Dilek merhaba, Umarım bu düşüncelerin döndükten sonra da geçerli olur:) Oldukça gizemli ve farklı bir şehre gidiyorsunuz ve bence çok şanslısınız. Şimdiden iyi yolculuklar...

gfb dedi ki...

zizou'yu deneyeceğiz