10 Eylül 2009 Perşembe

Kuzey Ege Turu ( Bozcaada)

Bu yazın son tatiliydi bizim için. 2 aile olarak çıkmayı planlamıştık ve yaz başından itibaren de bu tatili dört gözle bekler hale gelmiştik. Ama tatilimize son 1 hafta kala yaşadığımız stres ve üzüntüler kafamızda soru işaretleri bırakmıyor değildi. Yine de kısmet oldu ve 5 Temmuz Çarşamba sabahı 05.30 sularında İstanbul’dan yola koyulduk. İstikamet Tekirdağ-Gelibolu-Çanakkale üzerinden Geyikli, oradan da vapurla Bozcaada (Tenedos Adası)…
Saat 11.00 sularında Geyikli’ye geldik ama hafta içi olmasına rağmen uzun bir araç kuyruğu vardı ve biz 2 saat Geyikli’de vakit geçirmek zorunda kaldık. Zorunda kaldık derken sıkıcı olduğunu sanmayın sakın, iskelenin hemen yanından başlayan kumsal ve pırıl pırıl bir deniz size 2 saatin nasıl geçtiğini fark ettirmiyor. Denize girmem diyorsanız, iskele civarındaki 1-2 tane cafe tarzı yer size alternatif olabilir. Geyikli’den Bozcaada’ya 2 saatte bir arabalı vapur gidiyor ve yolculuk yaklaşık yarım saat sürüyor. Bozcaada’ya giderken sadece 3.5,-TL otopark ücreti ödemesi yapılıyor. Asıl ödeme dönüşte, Bozcaada gişesinden yapılıyor. Fiyatlar nasıl derseniz, biz 4 kişi araba dahil dönüşte 40,-TL ödedik. Unutmadan ; dönüş için muhakkak rezervasyon yaptırın, aksi taktirde sabah 07.00 feribotu hariç son dakikada yer bulma sıkıntısı yaşayabilirsiniz. Özellikle hafta sonu çok kalabalık olmakla beraber, günübirlik de olsa arabasıyla gelenler bulunuyor.
13.30 ‘da Bozcaada’ya ayak basmış bulunuyoruz. Vapurdan fazlasıyla boz ve yalnız görünen ada, oraya vardığınızda daha kalabalık ve neşeli görünüyor. İstikamet gelmeden önce ayarladığımız Bazyel Pansiyon. Bu pansiyon 2009 yılı Haziran ayında faaliyete başlamış, adanın merkezine 3 km uzaklıkta, Hükümet Konağı’ndan 500 mt sonra, solda. Zaten yan yana 3 pansiyon hemen dikkatinizi çekiveriyor. 3 gece kaldığımız pansiyondan oldukça memnun kaldık. Gerek odaları gerekse banyosu( duşakabinli idi) oldukça temizdi. Odalarda balkon hariç her şey mevcut. Oda kahvaltı, kişi başı 50,-TL idi fiyatı. Adada bu tutarın altında bir yer bulmaz şansınız çok az. Ama apart oteller kalabalık gidecek insanlar için daha ideal olabilir. Odalara yerleştikten sonra hemen denize , adanın en meşhur plajı olan Ayazma Plajı’na doğru yola çıktık. Yola çıktık derken, uzun bir yolculuktan bahsetmiyorum. Zaten adanın etrafını dolaşmak yarım saatten fazla bir zamanınızı almıyor

Ayazma Plajı fazlasıyla meşhur olduğu için olsa gerek çok kalabalıktı. Zaten adanın kendisi geçen seneye göre çok kalabalıktı. Ayazma Plajı’nda tanesi 2.5,-TL den şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Deniz taşlık değil, kum ve oldukça sığ. Özellikle çocuklar için ideal bu anlamda. Ama deniz tek kelimeyle mükemmel. Soğuk mu derseniz, evet soğuk ama kesinlikle denize girmenize değer. Plaja yaklaştığınızda sağlı sollu park edilmiş onlarca araba karşılıyor sizi. Bulduğunuz ilk yere park etmekte fayda var o nedenle.
Ayazma Plajı’nın en büyük farkı ve avantajı , tam karşısında yemek yiyebileceğiniz pek çok yer olması. Bunların içinde en bilineni Vahit’in Yeri. Oldukça lezzetli bir yer ama alternatif yerleri de görmekte fayda var. Mesela Koreli’nin Yeri, Thenos Restaurant ve Boruzan Restaurant bunlardan birkaçı. Fiyatlar hepsinde hemen hemen aynı. Bu sene yine dikkatimizi çeken şey fiyatların geçen seneye göre fazla artmış olması. Bunun en büyük sebebi de adanın fazla ön plana çıkıp tanınması ve tercih edilmesi olsa gerek.

İlk gün hava biraz bulutlu olduğu için akşamı adanın merkezinde gezerek geçirdik. İlk akşam yemeğimizi arkadaşlarımızın önerisi dinleyerek ve ev yemeği yemek adına adanın merkezindeki Hafız’ın Yeri’nde yedik. Biraz geç kaldığımız için olsa gerek pek yemek bulamadık. Normal fiyata vasatı pek de geçemeyen yemeklerin olduğu bir yer.

Adanın ne kadar kalabalık olduğu akşamları daha çok ortaya çıkıyor. Polente Cafe ‘nin dışında müzik çalan, gece eğlencesine benzeyen bir yer yok . (Aslında buna ihtiyaç da yok.) Ama sokaktaki restaurantların kendilerine has müziklerini duymanız mümkün. Ada merkezinde 3 ayrı bölgede yemek yiyebilirsiniz. Bunlardan biri Ziraat Bankası-Türk Telekom binalarının olduğu Çınar Çarşı Caddesi. Bu caddenin hemen arkası bilinen adıyla Rum, esas adıyla Cumhuriyet Mahallesi. İkinci bölge, Polente Cafe’nin önünden başlayan sokakta yer alan restaurantların olduğu bölge ve son olarak da bu sokağın devamında , balıkçı barınaklarının hemen üst tarafında yer alan balık restaurantlarının olduğu bölge. İçlerinde fiyat anlamında en uygun olanı ,ikinci bölgede bulunan yerler. Ama burada da sürekli bir insan trafiği olduğundan oldukça gürültülü ve kalabalık oluyorlar.

Adadaki ikinci günümüzde farklı olsun diye Habbele Plajı’na gitmeye karar verdik. Burada karşınıza Mitos Beach çıkıyor. Tahmin edebileceğiniz üzere beach olunca fiyatlarda Ayazma Plajı’na göre farklar ortaya çıkıyor. Burada şezlong veya şemsiye kiralamak için 7,-TL ödemeniz gerekiyor. Ayrıca yemek adına da Ayazma Plajı’ndaki çeşitliliği bulamıyorsunuz, tabiî ki kalabalığı da. Daha sessiz ve sakin bir yerlerde ama illa da şezlong ve şemsiye olsun derseniz tercih edebileceğiniz bir yer. Kürkçü dükkanı misali, Ayazma Plajı’na geri döndük ve yine leziz mezelerle beraber balıklarımızı yiyip, tertemiz ve buz gibi denize girdik.
Bozcaada’da pek çok burun bulunuyor. Bunlardan en çok bilineni ve adaya giden herkesin mutlaka bir akşam üstü bir elinde şarabı bir elinde fotoğraf makinesi , güneşin batışını izlediği Batı Burnu ve oradaki Polente Feneri. Adanın bu mevkisinde 17 tane Rüzgar Gülü bulunuyor. Adanın elektrik ihtiyacı bu rüzgar gülleriyle karşılanıyor. Geçen sene güneşin batışını seyretmek için Polente Feneri’ne kadar gidilebiliyordu. Bu sene yasaklandığı için alternatif yer olarak fenerin ve rüzgar güllerinin tam karşısına gitmeniz gerekiyor. Buradan da manzara gayet güzel ve tabiî ki denize batan güneşin görüntüsü de.

İkinci günün akşamı rum mahallesini gezdik, gündüz görüntüsü kadar geceleri de oldukça güzel bir bölge. Açıkçası Türk mahallesinden farkı hemen belli oluyor. Her evin kapısında muhakkak çiçek var , yapılar daha düzgün ve sokaklar daha temiz ve düzenli. Bu bölgedeki butik oteller ve pansiyonlar gerçekten çok güzel görünüyor, özelikle benim dikkatimi çeken, bembeyaz görüntüsüyle 9 Oda Otel oldu. Aliki Konukevi, Otel Katina, Sezer Pansiyon, Otel Anfora, Otel Mauna da dikkat çeken diğer yerler oldu bizim için. Rum mahallesi’nde evlerin tam ortasında 1867 yılından kalma bir de kilise bulunuyor, görülmeye değer. Buradan kalenin iskele tarafına bakan kısmına geçtik. Bu tarafta da oldukça sade ama şık dizayn edilmiş ufak bir cafe ve birkaç tane de çay bahçesi bulunuyor. Buralarda deniz kenarında oturmak insanı fazlasıyla kendine getiriyor. Adanın geceleri oldukça soğuk oluyor, bu durumu deniz kenarında fazlasıyla anlıyorsunuz. O nedenle adaya gelirken valizinizde olmazsa olmazınız bir şal ya da hırka oluyor.
Adada son günümüz olduğu için sabah erkenden kalkıp önce Bozacaada Kalesi’ni geziyoruz. Kale deniz kenarında olduğu için fazlasıyla rüzgar alan ama adanın merkezini rahatlıkla görebileceğiniz bir yer. Giriş 1,-TL. Bozcaada Kalesi, 10 mt genişliğinde ve 250 mt uzunlukta bir su hendeği ile adadan ayrılmaktadır. Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Girişte kocaman bir alan karşılıyor sizi. Bu alanda her sene geleneksel Bağbozumu Festivali eğlenceleri yapılıyor . Kale çok büyük değil ama restorasyonlarda biraz dokusu bozulmuş olsa da görülmeye değer . 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı İmparatorluğu’na katılan Bozcaada’ya gelen Köprülü Mehmet Paşa kalenin yıkılan yerlerini ve kasabayı onarıp, kendi adını verdiği bir de cami yapmıştır. Kale’nin içinde ufak bir sergi alanı ve mezar taşları bulunuyor. Sergi alanında M.Ö. 5. yüzyıldan kalma Khınos (Sakız Adası), Rhodos (Rodos Adası), Thasos (Taşoz Adası) ve Sınope (Sinop) gibi kentlere ait Amphoraları görmek ve bunların hikayelerini okumak mümkün. Mezar taşlarının üzerindeki şekiller de oldukça ilginç. Kaleden Rum ve Türk Mahalleri arasındaki farklılığı gayet net bir şekilde görebiliyorsunuz.

Kaleyi gezdikten sonra Rum Mahallesini gündüz saati gezmeye karar verdik. Sokakların çiçeklerle dolu rengarenk hali, evlerin şık görünüşleri ve insanların güleryüzü sizi mest etmeye yetiyor.


Bozcaada, üzüm bağları ve dolayısıyla şarapları ile ünlü. Buraya kadar gelmişken fabrikasyon olmayan şaraplardan almadan gitmek olmaz. Geçen sene olduğu gibi bu sene de bu hakkımızı Çamlıbağ Şarapları (Yunatçılar)’ndan yana kullandık. Ama alternatif olarak Talay, Corvus ve Ataol şarap fabrikaları da bulunmaktadır. Çamlıbağ Şarapları’nın satış yeri Rum Mahallesi’nde, kilisenin iki sokak alt tarafında. Çamlıbağ Şarapları’nda 10-25,-TL arasında değişen fiyatlarla 6-7 çeşit şarap bulabilirsiniz. Benim önerim Vasilaki beyaz şarabı ve Merlot-Kuntra kırmızı şarabı. Ayrıca Çamlıbağ’a özel Mistel Likör’de denemeye ve almaya değer. Onun fiyatı da 50,-TL. Oradaki tüm şarapları tek tek deneyebilirsiniz. Aldığınız şaraplar özenle kutulara konmakta hatta hediye olarak vermek istediğiniz biri olursa da oldukça şık bir çantası bulunmaktadır. (www.yunatcilar.com adresinden de bu şarapların satışı yapılıyor)

Şarap alışverişinden sonra hızla adanın en yüksek yeri olan Göztepe’ye gidiyoruz. Rakım 192 metre. Buraya şehir merkezinden Ayazma Plajı’na giden yolda ilerlerken Hükümet Konağı’nı geçtikten 600 metre sonra sağdaki patika yolu tırmanarak gidebilirsiniz. Zaten tepedeki elektrik santralini her yerden görmeniz mümkün. Yol oldukça dar ve engebeli. Ama çıktığınızda gördüğünüz uçsuz bucaksız deniz buna değer. Buradan adanın kuzey ve kuzey doğusunu görebiliyorsunuz.

Son günümüzde adanın güney ve güney doğusunda yer alan burun ve koylara gitmeye karar verdik. Buralara isterseniz Ayazma tarafından isterseniz de Tuzburnu tarafından gidebilirsiniz. Biz Tuzburnu tarafını tercik ettik ve sırasıyla Kemerbaşı, Poyraz Liman, Kayrak, Bekçi Bayırı, Çapraz mevkilerinden geçerek Tuzburnu Feneri’ne ve Tuzburnu Koyu’na geldik. Bu koy o güne has olsa gerek oldukça dalgalı ve pisti. Kocaman deniz analarını yakından görme fırsatımız oldu böylece. Denize girmeden yola devam ettik ve sabrımızın ödülünü Mermerburnu Mevkii’ndeki Akvaryum Koyu’nda aldık. Burada denize doğru uzana ters L şeklindeki çıkıntı nedeniyle iki tane koy bulunuyor. Gittiğimizde oldukça kalabalık olan bu koyda keşif dalışlarının yapıldığını gördük. Koyun büyük bir bölümü taşlık, zig zag çizerek kumluk alanlarda yüzebiliyor insan. Ama denizin güzelliği tek kelimeyle kusursuz tabiî ki denizin adına yakışan soğukluğu da. Buradan ayrılıp sıradaki bilinmeyen koya doğru gezimize devam ederken yol boyunca bölüm bölüm arsaların üzerindeki yeni inşaatları görmemek mümkün değil. Çok değil birkaç sene içinde adanın bu bakir ve sakin yerleri de turizme kazandırılacaktır. Sıraki deniz molasını Ayana Koyu’nda veriyoruz. Burada da deniz taşlık ama süper. Ve son olarak Beylik Koyu’nda denize girdik. Bu koy anayoldan yaklaşık 200 metre aşağıda. Bu koyun denizi 5-6 sıra taşlık ama sonra kum olarak devam ediyor. İçlerinde en soğuk deniz burada olmasına rağmen en zevk alarak yüzdüğümüz deniz burası oldu. Her üç koyda da Ayazma Plajı gibi yemek yerleri ve şezlong ,vs gibi şeyler bulunmuyor. Tamamen hem kumsalda hem de denizde kalabalıktan ve gürültüden uzak olunabilecek koylar. Buradaki denizin tadı damağımızda kaldı desem abartmamış olurum.
Son gecemiz olduğu için güzel bir restaurant’ta papalina yemeye karar verdik. Tercihimiz Vasilaki Restaurant oldu. Sokak üzerinde, mavi renkteki masa ve sandalyesiyle, çaldığı yunan müzikleriyle ilgimizi çeken Vasilaki’de papalina balığı (Yunan Hamsisi), karides güveç ve midye dolma yedik. Ege’nin meşhur ufak midyelerinden yapılan midye dolmaların tadı fazlasıyla damağımızda kaldı. Fazlasıyla doyurucu ve leziz bir akşam yemeği oldu bizim için.

Ertesi gün 07.00 vapuruyla Bozcaada’dan ayrılıp Assos – Adatepe yoluna koyulduk. Hepimiz için oldukça eğlenceli, leziz tatlarla buluştuğumuz, denize ve güneşe doyduğumuz bir tatil oldu. Geç keşfettiğimiz ama her zaman aklımızın bir köşesinde olacak olan Bozcaada için söylenecek tek kelime yok. Belki de burası için söylenebilecek tek şeyi Heredot söylemiş; “ Tanrı, insanlar uzun ömürlü olsunlar diye Bozcaada’yı yaratmış.”

Yolunuzun bir gün oralara düşmesi dileğiyle…

4 yorum:

Aliki Konukevi dedi ki...

ALİKİ KONUKEVİ

Bozcaada' da nostaljik bir tatil.

Rum mahallesinde kilise yakınında yer alan Aliki Konukevi feribot iskelesinden yürüyerek 3-4 dk uzaklıkta olup kale arkasındadır.

Aliki Konukevi Bozcaada' daki asırlık Rum evlerinden biridir. Yaklaşık 10 sene önce günümüz konforuna göre restore edildi. Farklı konseptiyle ve 2 lux odasıyla bu yıl konukevi olarak hizmete sunuldu.

İngiliz tekstil, Türk semramik ve İtalyan mobilyalar gibi farklı kültürlerden donanımlı olan Aliki konukevinde sizler orijinal dokunun hazzını detaylarda yakalayabilir ve 100 yıl öncesini bugünün konukseverliği ile birlikte yaşayabilirsiniz.

Ortak kullanılan terasından, kale ve Ege denizi manzarası eşliginde şarabınızı yudumlayarak günün yorgunluğunu atabilirsiniz.

*Mavi oda:
Kaleye bakan büyük balkon, TV, Minibar, CD&DVD player ve klima

*Krem oda:
TV, Minibar, Vantilatör
Konukevinde sadece oda-kahvaltı hizmeti verilmektedir. Banyo ve WC iki odanın ortak kullanımı içindir. Odalarda sigara içilmez. ADSL vardır. Deniz ve restaurantlar 2 dk yürüme mesafesindedir.

GEIA SAS ELLINES FILOI MAS!!
MIA ZESTI KAI FILIKI FILOKSENIA SAS PERIMENEI STO SPITIKO ALIKI KONUKEVI EDO STIN PANEMORFI TENEDO.
SAS PERIMENOUME!!!

nymphea dedi ki...

Ne kadar ayrıntılı ve güzel bir yazı olmuş, bu yaz çok işime yarayacak, teşekkürler:)

Seda Cürgül Kaya dedi ki...

İşinize yarayacak oması çok mutlu etti beni:) Şimdiden iyi tatiller...

Murat .aydın dedi ki...

Aliki konukevinde hiç de konuksever bir şekilde karşılanmadık. Daha bizi tanımadan dinlemeden kapıda sizin paranız yetmez denilerek geri çevrildik. Çok garip geldi açıkcası.