10 Ağustos 2010 Salı

Balkanlar'da 6 Ülke Serüveni - Saraybosna

Gidelim mi gitmeyelim mi derken geçen hafta Balkanları gezdik, gördük ve tanıdık. Aslında tanımaya ve oraları, oradaki insanları ve hayatı anlamaya çalıştık dersem daha doğru olur. Bir rüya gibi geldi geçti Balkanlar. Ardından hissettiklerim, gördüklerim, duyduklarım, yaşadıklarım ve paylaşacaklarım kaldı geriye.

Haziran ayında karar verdik bu turu yapmaya. Niyetimiz Temmuz ayında olmasıydı ama kısmet Ağustos ayına oldu. Temmuz ayında gitsek belki bu kadar sıcak olmazdı ama ramazan ayı gelmeden gitmemiz de şarttı. Program içeriği ve tur şirketinin bildik olmasından dolayı tercihimiz Pronto Tur'un " Balkanlar'da 6 Ülke " turundan yana oldu. Bir kaç ufak olumsuzluk dışında başta rehberimiz İsmail BAYKURT olmak üzere turdan memnun kaldık. İstanbul, Eskişehir, Denizli, Gaziantep ve Malatya'dan katılan 40 kişilik kalabalık bir grup olmamıza rağmen aramızdaki uyum ve enerji çok güzeldi. Kolay değil, toplamda 2.000 km yol yaptık ve en ufak bir sorun yaşamadık.

Serüvenimizin başlangıç durağı Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna, nam-ı diğer Sarajevo idi. Yaklaşık 2 saatlik bir uçak yolcuğundan sonra geldik Saraybosna'ya. Vizesiz bir tur olduğu için pasaport kontrolünde vakit kaybetmeden ülkeye girişimizi yaptık. Önce Ilıdza bölgesinde bulunan ve bir gece konaklayacağımız 4 yıldızlı Hotel Hollywood'a doğru yola koyulduk. Otelimizin odaları, yemekleri ve sahip olduğu olimpik yüzme havuzu çok başarılı idi. Ilıdza bölgesi, Türkler'in yoğun olarak yaşadığı ve 90'lı yılların başında yaşanan savaşta en çok bombalanan bölge olduğu için dikkat çekiciydi. Ama geceleri dışarı çıkabileceğiniz ve eğlenebileceğiniz mekanların olması da sevindiriciydi. Kısa süreli bu yolculuğumuz sırasında gördüğümüz şehitlikler ve binalardaki kurşun izleri bizleri fazlasıyla kendimize getirmeye yetti. Evet, hüznün şehri Saraybosna'daydık artık.

Bosna Hersek, Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan 7 federe ülkeden bir tanesi. 1 Mart 1992 yılında bağımsızlıklarını yapılan referandum sonucu ilan etmişler. Yaklaşık 6 milyon nüfusa sahip ülke, üç etnik gruba sahip: Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplar. 1995 yılında sona eren savaş sonrası imzalanan Dayton Barış Antlaşması çerçevesinde Bosna Hersek'te yönetim bu grupların kurduğu birimlere bölünmüş. Müslüman Boşnaklar ve Katolik Hırvatlar Bosna Hersek Federasyonu'na, Ortodoks Sırplar ise Sırp Cumhuriyeti'ne bağlı kalmışlar. Her üç etnik grubun kendi temsilcisinin olduğu ve hakların eşit olduğu Bosna Hersek'te ülkemizdeki Cumhurbaşkanı'na eş olan bir de Yüksek Temsilci bulunuyor. Bu temsilci ise 8 ayda bir değişiyor. Sonuç olarak hem ekonomik hem de siyasi bakımdan oldukça karışık bir ülke Bosna Hersek.

Başkent Saraybosna, Dinar Alpleri'nin ortasında, Miljacka Nehri'nin ( Neretva Nehri'nin bir kolu ) etrafına kurulu bir şehir. Nüfusu yaklaşık 600.000. Şehir sahip olduğu dini çeşitlilikle tanınıyor. Müslümanlık, Katoliklik, Ortodoksluk ve Musevilik bir arada olduğu için Balkanlar'ın Kudüs'ü olarak kabul ediliyor Saraybosna. Sırplar tarafından yapılan katliamın en çok kan akıttığı yerlerin başında geliyor malesef. Kaldığımız otelden şehir merkezine giderken bu durumu çok net bir şekilde gördük. Dedikleri gibi masum ve güzel bir şehir Saraybosna. Bu durumu orada yaşayan insanlarda da görebilmeniz mümkün. Hala bir korku ve endişeye hakimler. Ve hala dimdik duramıyorlar. Şehrin çeşitli yerlerindeki şehitlikler, binalarda hala görülen kurşun, şarapnel ve bomba izleri ile  yerlerde görülen pembe renkli izler yaşananları asla unutturamayacak şeyler. Özellikle yerlerde görebileceğiniz ve Saraybosna Pembeleri veya Gülleri olarak adlandırılan  pembe izlerin savaşta dökülen kanların izlerini temsil ettiğini bilmek insanın bir kez daha yutkunmasına neden oluyor. Belli ki kimse yaşananları unutmak istemiyor. Verilen 250.000 şehiti unutmak mümkün mü ki ...



Kaldığımız otelden Saraybosna'nın şehir merkezine kadar devam eden tramvay hattı boyunca ilerleyerek Başçarşı'ya geldik. Söz konusu tramvay hattının Osmanlı'dan kaldığını, Avrupa'nın en eski tramvay hattı olduğunu ve üç farklı tramvay olduğunu da söyleyeyim. Yol üstünde Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına neden olarak gösterilen ve Arşidük Franz Ferdinand'ın fanatik bir Sırp genci tarafından öldürüldüğü Latin Köprüsü'de göreceğiniz yerlerden bir tanesi. Otobüsümüz bizi Miljacka Nehri'nin kenarında bıraktı. Bıraktığı yerde bulunan Ulusal Kütüphane, savaş sırasında bombalanmış ve içerisinde bulunan yaklaşık 2 milyon kitap ile birlikte yanmış. Uzun süredir devam eden restorasyon çalışmaları nedeniyle içerisini ziyaret etme şansımız olmadı.



Başçarşı'nın meydanında bizi Saraybosna'nın simgesi haline gelmiş olan Sebil karşıladı. Rivayete göre bu Sebil'den su içen aşıklar hiç ayrılmazmış. Biz de suyumuzu içtik ve Başçarşı'nın içine doğru yola koyulduk. İlk ziyaret edeceğimiz yer, 1531 yılında yapılan Gazi Hüsrev Bey Camii oldu. Savaş sırasında çok fazla zarar gören cami, dış yardımlar sayesinde ama aslına uygun olmayan biçimde restore edilmiş. Gazi Hüsrev Bey'in Türbesi de caminin avlusunda bulunuyor. Avlunun hemen dışında Gazi Hüsrev Bey Çeşmesi'ni görebilirsiniz. Yine rivayete göre bu çeşmeden su içenler tekrar tekrar buralara gelirmiş. Burada da suyumuzu içmeyi ihmal etmedik tabiki. Gazi Hüsrev Bey Bezistanı, Hz. İsa Kilisesi, Saraybosna Katolik Katedrali, Ortodoks Kiliseleri, Musevi Sinagogları, Fatih Camii, İnat Kuca Evi ve Morıca Han  görmeniz gereken yerlerin başında geliyor. Bir de biz gidemedik ama havaalanı yolu üzerinde bulunan ve savaş sırasında hayatta kalmak için kazılan 800 metre uzunluğundaki Yaşam Tüneli'ni de görmelisiniz. Ayrıca Morıca Han'a gidip yöreye özgü Boşnak Kahvesi'ni ( Kafa ) lokumuyla beraber içmenizi tavsiye ederim.

Başçarşı'dan çıkıp Pazaryeri Katliamı'nın yapıldığı alana, oradan da İkinci Dünya Savaşı sonrası yapılan ve üç dilde de barışla yaşayacaklarına yemin ettikleri Tito'nun Barış Ateşi'ne gittik. Ateş hala yanıyor olsa da yaşadıkları iç savaş nedeniyle bu yeminlerine malesef sadık kalamamışlar. Yaptığımız ziyaretlerden sonra sıra geldi yemek yemeye. Saraybosna'ya kadar gelmişken yenmesi gereken yiyeceğin başında tabiki Boşnak Böreği ve Cevapi Köfte geliyor. Cevapi Köfte, yarım pide içerisinde 12 adet köftenin bulunduğu,soğan ve kaymak ile servis edilen, ülkemizdeki Tekirdağ köftesine şekil olarak benzeyen ama tadı köfteden ziyade kebabı andıran bir yiyecek. Porsiyonun fazlasıyla doyurucu olduğunu belirtmeliyim. Aynı şekilde Boşnak Böreği de çok leziz. Fiyatları ise oldukça uygun. Biz yemeğimizi Başçarşı Meydanı'nda yedik ve biraz asabi bir garsona denk geldik.

Bosna Hersek'in para birimi, Konvertible Mark'tır. Kısaca KM olarak bilinir ama günlük hayatta Kayme dedikleri de oluyor. 1 KM yaklaşık olarak 1 TL ediyor. Kısa süreli alışverişimiz sırasında " Çok Memnun, Hoşçakal ve Ben de Teşekkür " diyen bir esnafla karşılamak da alışveriş için insanı daha çok cezbediyor.

Bosna Hersek ile ilgili söylenecek çok fazla şey var. Bunların içinde insanın içini en çok burkan şeylerden biri de Ölüm Kelebekleri olsa gerek. Gerçekleştirilen katliamlarda öldürülen insanların toplu mezarlarının yerleri pek bilinmiyormuş. Söylenenlere göre bu toplu mezarlar hem derin kazılmış hem de üstü kapatıldıktan sonra çevrenin doğal bitki örtüsüne uygun olarak yeşillendirilmiş. Tüm uğraşlara rağmen bu mezarlara bir türlü ulaşılamamış. Mevcut coğrafyanın  bazı bölgelerinde kelebek nüfusunda ciddi  artışlar gözlemlenmiş. Bu bölgeleri inceleyen uzmanlar bu bölgelerdeki bitki örtüsünde de tuhaf bir zenginleşme keşfetmişler. Bunun nasıl olduğunu anlamak için araştırma yaparlarken bu yerlerin altındaki cesetlere ulaşmışlar ve toplu mezarlara ulaşmışlar. Bu yüzden toplu mezarların etrafındaki kelebeklere Ölüm Kelebekleri denmiş.

Saraybosna, hem Bosna Hersek'in hem de acının başkenti olmuş. Bu durumdan da malesef kendini kurtaramamış. Kimi parasızlıktan kim de asla unutmamak için. Dışarından bakınca her şey normal görünse de birazcık sohbet ettiğinizde her şeyin hiç de normal olmadığını hissedebiliyorsunuz. Umarım düzelmesini umduğumuz ve dilediğimiz bu topraklarda hala yanan Barış Ateşi, eski anlamını tekrar kazanır. Hepimizden bir şeyler barındıran bu şehirden üzülerek ayrılıyoruz.

Mostar'a doğru devam edeceğiz...

Hiç yorum yok: