2 Haziran 2010 Çarşamba

Kariye Müzesi

Hep söylediğim bir şey var: " İstanbul'u hem seviyorum hem de sevmiyorum ". Çelişkili bir cümle ama burada yaşayan pek çok insanın da böyle hissetiğini düşünüyorum. Hala burada yaşadığıma göre sevme nedenlerim diğer nedenlerden daha ağır basıyor hayatımda. Ne kadar uzun süre yaşarsanız yaşayın burada, hala keşfetmeniz ve görmeniz gereken pek çok şey var İstanbul'da.

Roma İmparatorluğu, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış olan İstanbul, zengin bir tarihsel ve kültürel mirasa sahip. Bu nedenle bu şehirde o dönemlerden kalma pek çok yapı bulunuyor. İşte bu yapılardan biri de, az bilinen ama belki de en çok beğenilen Kariye Müzesi. Malesef aylar önce Edirnekapı - Ayvansaray güzergahında çıkmış olduğum fotoğraf gezisi sırasında varlığını öğrendiğim ve fazla zaman ayıramadığım yer oldu Kariye Müzesi. Tekrar gitmek bu hafta sonu kısmet oldu.


Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan müze dış görünümünden de anlaşılacağı üzere önce kilise olarak inşa edilmiş, İstabul'un fethinden bir süre sonra II. Beyazıt'ın sadrazamı Hadım Ali Paşa tarafından 1511 yılında camiye çevrilmiş. Son olarak 1945 yılında da müzeye dönüştürülmüş. Kariye Müzesi, bu uzun tarihi boyunca büyük ölçüde tahribata ve yıkıma uğramış. Ama ilerleyen dönemlerde yapılan onarımlarla ve eklenen dehliz, dış narteks ve şapel olan parekklesion yapısı ile bugünkü halini almış. 


Müzenin içerisinde yer alan mozaikler ve freskler ile dış mimarisi özellikle Bizans döneminin sanatını yansıtıyor. Özellikle iç narteksteki Meryem'in yaşamı ile dış narteksteki İsa'nın yaşamını ve mucizelerini anlatan mozaikler bu dönemin en güzel örnekleri olarak gösteriliyor. Zaten müzenin ünü de bu mozaik ve fresklerden geliyor. Müzenin mimarisi de en az içi kadar ilgi çekici. Kilise - cami karışımı bir görüntüye sahip olması da ayrıca meraklandırıyor insanı.


Müzenin içerisindeki tüm mozaik ve fresklerin açığa çıkarıldığı ve gerekli onarımların yapıldığı söyleniyor. Ama buralardaki bozulmalar da dikkatten kaçmıyor değil. Açıkçası tüm mozaik ve fresklerin anlattığı bir şeyler var. Onların ne anlama geldiğini bilmeden gezmek kesinlikle can sıkıcı. Bir rehber ya da bu konularda bilgisi olan bir tanıdığınızla gezmek daha anlamlı ve güzel olacaktır. Ya da bizim yaptığımız gibi Kariye Müzesi'ni ve içerisindeki mozaiklerin anlamlarını açıklayan bir kitap da edinebilirsiniz. Biz müzenin içerisinde güç bela Türkçe olan bir kitap bulabildik. Bu kitap hem Kariye Müzesi'ni hem de Ayasofya Camii - Kilisesi'ni anlatıyor. Kaliteli bir basım ve içeriği de yeterli gibi. Fiyatı ise 40,-TL.


İki kere gittiğim müzeyi hiç boş bulmadım. Özellikle yabancı turistlerin öncelikli ziyaret yeri olduğunu belirtmeliyim. Kariye Müzesi, çok büyük değil belki ama gerçekten çok etkileyici. Beni en çok etkileyen mozaik çıkış kapısının tam karşısındaki Pantokrator İsa tasviri oldu. Tam karşıdan da baksanız, sağa sola da kaysanız İsa'nın gözleri hep üzerinizde. Ama keşke o bakışlarla girişte karşılaşabilseymişiz! Müzede en çok beğendiğim yerler kubbelerdeki mozaik ve freskler oldu. Her şey öyle güzel tasvir edilmiş ki oradan ayrılmak gerçekten de çok zor oldu.

Kariye Müzesi, İstanbul surlarının içerisinde, Edirnekapı semtinde bulunuyor. Arabanızla, tramway veya otobüs ile buraya ulaşabilirsiniz. Mihrimah Sultan Camii'nin karşı tarafında tabelasını görmeniz mümkün. Biraz dar ve renkli sokaklarında yürüyerek gidebileceğiniz kadar yakın. Müzenin hemen karşısında oturup Kariye'ye şöyle bir karşıdan bakmak daha çok arttırabilir merakınızı. Müzeye giriş bedeli tam 15,-TL, öğrenci ise 10,-TL. Müze kart geçiyor. Hatta hemen oracıkta 20,-TL ve nüfus cüzdanınızı vererek müze kartınızı çıkartabilirsiniz. Çarşamba günü dışında her gün 09:00 - 16:00 saatleri arası ziyarete açık. Son bir tavsiye de müze sonrası acıkanlar için. Müzenin hemen yanıda bulunan Asitane Restaurat'da Osmanlı Saray Mutfağı'nın farklı lezzetlerini bulabilirsiniz. 6 Haziran' a kadar Fatih Sultan Mehmet'in " Matbah-ı Beray-i Has " yemeklerini tadabilirsiniz. Detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.

Bu güzellikleri görmeniz ve göstermeniz dileğiyle...


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Seda ; şu istanbul hakkında sölediklerine canı gönülden katılıyorum ben bu durumu şöyle açıklıyorum istanbulu sevmek pavyondaki konsomatrise tutulmuş olan bir erkek olmak gibi bişey , kadın kötü yolda bilir ama sevmekden kendini alamaz . bunun gibi bişey herhalde .

fethiye camii var birde fatih çarşambada ona da git bence orasıda güzel .

bu arada ben fatih liyim :)

Seda Cürgül Kaya dedi ki...

Farklı bir yorum:) Kariye Müzesi'nden çıkarken Fethiye Camii'nin de broşürünü almıştım. Aklımda. Teşekkür ederim.