3 Ocak 2010 Pazar

Kısa Bir Abant Gezisi

Yeni yılda ilk gezimizi Bolu - Abant ve Gölcük gölüne gerçekleştirdik. Cuma gecesi başlayan ve sabah karşı oldukça şiddetli bir şekilde yağan yağmur gözümüzü korkutmuş olsa da planımızdan vazgeçmedik ve yola koyulduk.

Yol boyunca sürekli yağan yağmur moralimizi bozmadı değil. Ama Bolu Dağı'ndaki Berceste' de verdiğimiz kahvaltı molası moralimizi tekrar üst seviyeye çıkarmayı başardı. Berceste'de açık büfe kahvaltı mevcut. Açık büfe olunca ve köy ürünlerini görünce gözünüzün dönmemesi mümkün değil. Fazlasıyla doyurucu ve leziz bir kahvaltı oldu bizim için. Eski yolu tercih etmeyenler de düşünülmüş. Tem otobanı'nda, Gümüşova mevkiinde, yolun her iki tarafında da Berceste bulunuyor. Açık büfe kahvaltı 17.50,-TL.



Kahvaltı sonrası yola koyulduğumuzda Bolu Dağı'nın meşhur sisi ile başbaşa kaldık. Ama yine de yola devam ettik. Planladığımız ilk güzergah Gölcük gölü idi. Bunun için Bolu Dağı'nı tırmandıktan sonra Abant ayrımından girmeyip Bolu şehir merkezine doğru devam etmemiz gerekti. Bir süre sonra Gölcük tabelası karşımıza çıktı. Şehrin içine girdikten sonra yaklaşık 15 km daha devam edilmesi gerekiyor. Biraz tırmandıktan sonra Gölcük Milli Park'ına ulaştık. Özel aracımızla giriş bedeli 5,-TL. İçeri girdikten hemen sonra aracımızı otoparkına bıraktık ve göl kenarına doğru yürümeye başladık. Şiddetli yağan yağmur, çamur içindeki yollara ve soğuğa rağmen birkaç tane güzel kare yakalayabildik. Gölün manzarası gerçekten de çok etkileyici. Özellikle bahar aylarında çok güzel olduğunu öğrendik. Gölün çevresi 1350 metre ve sadece yaya olarak gölün etrafında gezilebiliyor, araçla gezmek yasak.



Gölcük'ten ayrıldıktan sonra istikamet Abant oluyor. İstanbul'dan gelirken Bolu Dağı'nı tırmanıp, Abant kavşağından saptıktan 22 km sonra Abant Gölü'ne ulaşabilirsiniz. 22 km lik yol boyunca güzel bir doğa ve pek çok yeme - içme mekanı bulunuyor. Abant Milli Parkı'na özel araçla giriş 6,-TL. Milli Park'a girdikten sonra ister aracınızla, ister faytonlarla isterseniz de yürüyerek gölün etrafını dolaşabiliyorsunuz.


Abant Gölü 1.28 km lik bir alana sahip bir krater gölü ve gölün çevresi 6.5 km. Gölün etrafı çam, kayın, köknar gibi ağaçlarla çevrili. Yer yer oteller görmek de mümkün tabi. Biz dura kalka gölün etrafında tur atıp yerleşebileceğimiz bir masa aradık öncelikle. Göl çevresinde üstü açık ya da kapalı tahta masalar bulabilmeniz mümkün. Üstü kapalı iki masa bulduk ve hemen yerleştik. Mangalda sucuk, biber, hellim peyniri ızgarası ve şaraptan oluşan bir menümüz vardı. Hazırlıklarımızı yaparken Abant'ın bize muhteşem sürpriziyle karşılaştık. Birden ve yoğun bir biçimde yapmaya başlayan kar bizi adeta dondurdu. Bir anda göl gözden kayboldu, etraf tamamen bembeyaz oldu. Yaklaşık 1 saat boyunca hiç durmadan yağan kar günümüzün en güzel 1 saati oldu. Çok güzel kareler yakaladık, kar üstünde sucuk ekmek yiyip, şarap içme fırsatı bulduk.




















Yanınızda bir şey götürmeseniz de yiyecek pek çok şey bulabilirsiniz Abant'ta. Hatta en azından bir gece konaklamalı kalmanızı tavsiye ederim. Doğası ve manzarası çok güzel, yürüyüş parkuru sayesinde rahatça yürüyebiliyorsunuz. Ve sanırım her daim kalabalık. Kar nedeniyle ormanın içerisinde gezmeye cesaret edemedik.  İlkbahar'da tekrar gelmek şartıyla ayrıldık Abant'tan.



Dönüşte Tem otobanını kullanmayı tercih ettik. Böylece Gümüşova'daki Berceste'ye uğrayıp alışverişimizi yapabilecektik. Berceste'de yok yok gerçekten de. Biz Abaza Peyniri, köy ekmeği, Bolçi Çikolatası ve Ankara Çubuk Turşu Festivali'nde birinci olan turşulardan aldık. Özellikle Abaza Peynirini ve turşuyu tavsiye ederim.

Yağmurla başlayıp karla son bulan bir Gölcük - Abant gezisi oldu bizim için. Günübirlik bir keşif gezisi yaptık diyoruz. En kısa sürede tekrarlamak koşuluyla döndük evimize.

Bu güzellikleri görüp yaşayabilmeniz dileğiyle...

Hiç yorum yok: